3 Aralık 2015 Perşembe

Engellileri anlamak çocuk yaşta öğretilmeli

İnsan olarak, bırak temel organlarımızın eksik olmasını; toplum tarafından algılanmış (kilo, ağız, burun ve kulak gibi) organların dahi olduğundan daha büyük yada küçük olması bile, diğer insanlar için garipsenir. Ve O insanların büyük burnuna, koca ağzına yada kepçe kulaklarına tuhaf tuhaf bakılır.
Engellileri anlamak çocuk yaşta öğretilmeli

Sonrada böyle engelliler günü gibi zamanlarda ise; sosyal medyalarda yok efendim farkındalık günüymüş\ Yok efendim her insanda bir engelli adayıymış.\ Yok efendim onları dışlamamalıymışız.... bla bla bla.... şeklinde bir sürü mesajlar verilir. Sonra çok değil bir gün sonra engelli kaldırımlarına araba park edip, toplu taşıma araçlarında gördüğün engellere yer vermek yerine onların engellerine göz dikip bakacak yada onlar için özel olarak ayarlanmış yerlerine oturup, engelli kişiyi görmezden gelip, uyur numarası yapacaksan. Hiç öyle 3 Aralık engelliler günü farkındalık günleri diye mesajlar yazmana gerek yok.

Biz toplum olarak vücudunun bir yerinde kusur olan insanı görünce bakışlarımızı direk olarak o kişinin kusuruna yöneltiyoruz. Sakın ben yöneltmiyorum deme? Yöneltiyorsun. Yöneltiyoruz!... Belki bunu istemsiz olarak yapıyoruz biranda beyin sana: '' Bak X kişinin damağı yarık, Bak X kişinin ayağının biri kısa...'' gibi komutlar veriyor. Neden mi veriyor? Veriyor, çünkü o beyininiz çocuk yaşımızdan bu zamana kadar toplum içindeki konuşma ve oynadığımız oyuncak bebekler ile bize güzel kavramını öğretti. Hani klişe gelmiş bir söz vardır ya; güzellik anlayışı kişiye göre değişir diye. Bence hiç alakası yok. Bırak organlarındaki kusuru; kilon normal standart kilo üstünde\altında dahi olsa çoğu bakışları üzerine toplaman mümkün.

Peki toplum olarak bizim beynimize komutlanmış bu güzellik anlayışını nasıl yıkabiliriz. Diye sorarsanız da; Sizler için vereceğim nacizhane fikrim: Bu anlayışı yıkıp, engelli ve kusurlu insanlarında toplumumuzda dışlanmadan; tıp ki diğer normal insanlarmış gibi yaşamalarını istiyorsak. Çocuklarımıza aldığımız oyuncakların öyle ağzı burnu küçücük, filinta gibi oyuncaklar almak yerine bir ayağı yok, yada bir kolu yok, yada üst dudağı yarık oyuncaklardan almalıyız. O tazr oyuncaklar bulamazsanız da; kendiniz bu tarz oyuncakları ister örer, isterseniz de dikebilirsiniz. Benim öyle örgü ve dikiş gibi becerim yok derseniz de; bu işi gelir olarak yapan bir sürü kişiler var. Onlara bu şekilde engelli bebek siparişleri verip, satın alabilirsiniz. Böylece çocuğunuz o bebeği ile de oynaya oynaya bu gibi kusurlu organlı kişileri görünce yadırgamayacak, o kişilerinde normal kişilermiş gibi olduğunu düşünüp, bakışlarını o kişilere rahatsız edici şekilde yöneltmeyecek...
Böylece onları anlayıp, onlarında kendileri gibi bu Ülkede yaşadıklarını ve onlarında bu toplumda gezip, eğlenip, oynamaya hakları olduğunu anlayacak. Ve onların haklarını kullanmalarına olanak sağlayacaklar...

Her zaman yazdığım gibi daha duyarlı ve anlayışlı bir toplumda yaşamak istiyorsak. İlk olarak kendi evimizin içinden başlamalıyız. Yani bir bakıma herkes kendi kapısının önünü süpürmeli...


Hoşça kalın.

6 yorum:

  1. cok guzel bır yazı olmus gerçekten ... :)
    senın yazıyı okurken dusundum de kucukken bebeklerımın yanı barbıelerın bacagı kopardı kırılırdı bısı olurdu bende o bacagı elıne baglardım boyle de yuruyebılır dıye... sımdı baktımda kendı kendıme bılmeden ne cok farkındalık yaratmısm yada farkına vardırılmadan yaratılmıs ustumde..
    hep farklı amaçlar için yaptıgım seyler bugune yatırım olmus resmen :)

    eline sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) yazımı beğenmene sevindim.

      Sil
  2. Ellerinize yüreğinize sağlık. Aslında her okulda her Sınıfta engelli biri Olmalı hayatın ıcınde bizim gibi normal bir hayati yasamayı hak ediyorlar onlar da.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle. Ama maalesef ki engelli öğrencileri bırak normal öğrencilerin benimsemesini. Bazen öğretmenler dahi benimsemeyip, Onlarla ilgilenmekten çekiniyorlar. :(

      Sil
  3. Inanın ben çocuklarıma dAha 3 yaşındayken anlatmaya başladım. Hatta kimseyle dalga gecmemelerini, hayatta insanoğlunun başına herşeyin gelebileceğini söyledim. Bunu yeri geldiğinde öğrencilerime de söylüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel, en büyük temennim sizin gibi öğretmenlerin çoğalması... sevgiler...

      Sil