15 Eylül 2012 Cumartesi

EMİR'İN İLK OKUL GÜNLERİ

S.A sevgili okurlarım, 
biliyorum şu aralar bloğumu çok ihmal ediyorum ama inanın çok önemli nedenim var. Canım oğlum Emir ilkokul 1. sınıfa pazartesi günü başladı. O her ne kadar anaokuluna gitmiş olsa da başka bir okul, başka öğretmen vede bambaşka arkadaşlar olduğu için biraz adapte olmakta zorlanıyor.


Bu seneki yeni eğitim sistemine göre 66 aylıklar zorunlu olduğu için biraz öğrenci yoğunluğu var. Ama benim oğlum zaten gidecekti 74 aylık olduğu için tam yaşında gidiyor.

Bu yeni okulumuzun ilk eğitim gününde beni çok şaşırtan vede sinir eden bir şey oldu. Bu ise, öğrencilerinin sınıflarını veliler kendi aralarında temizlik yaparak sınıfı temizlemek zorundaymış. Bu uygulama bana çok saçma geldi Çünkü okulun eğitim görevleri varken bu işin velilerin yapması sizce de çok saçma değil mi? acaba arkadaşlar bu uygulama sizlerin okulunda da var mı? yoksa sadece bu okula has bir uygulama mı? lütfen bana bilgi verin. Çünkü, eğer sadece bu okula has birşeyse M.E. me şikayette bulunacağım. 

Velilerin temizlik yapması haricinde okulumuzdan şimdilik çok memnunuz. Emir öğretmenini şimdiden sevmeye başladı. Okula ilk gittiği gün fotoğraf  makinesini de götürdüm resim çekerim diye ama ne yazık ki iki resimden başka resim çekemedim,  çünkü resim çekmeyi unutmuşum mm:(((


Şimdilik benden bu kadar kısa oldu biliyorum ama inanın en yakın zamanda bunu telafi edeceğim yine eskisi gibi bloğumu her gün güncellemeye çalışacağım.:))

6 Eylül 2012 Perşembe

FETİH 1453

İstanbul gezisi postlarından sonra bu film hakkında bende duygularımı yazmak istedim. Aslında bu filmi birçoğunuz izlediniz. Kimileri filmi çok beğendi, kimileri ise hiç beğenmedi. Benim fikrimi merak edenler için ise yazıyorum Türk Sineması adına çok önemli bir film olan Fetih 1453 iyisiyle kötüsüyle benim favori filmlerimin arasında.Bugüne kadar yapılan savaş filmleri arasında bile önemli yere sahip olan Fetih 1453 Hollywood filmlerinden farksız çok değerli bir film.Senaryoda bazı hatalar olduğu söyleniyor ancak hangi tarihi film en doğru bir şekilde sinemaya aktarılmış ki ? Bunların dışında Fetih 1453 oyuncu seçimiyle de ön plana çıkıyor.Kaslı oyuncuların seçimi filme hava katmış.Sıradan Türk filmlerinden farklı olmasını sağlamış.Oyunculuklarda İbrahim Çelikkol daha başarılı diğerlerinden.Filmde tek eksik büyük bir aşk hikayesin de yasak ilişki olarak değilde imam nikahlı bir ilişki olarak yansıtsaymışlar daha iyi olurdu bence. Ancak şimdilik bu göz ardı edilebilir bir durum. Herkesin izlemesi gereken ve şanlı tarihimizin en önemli olaylarından birini en iyi şekilde anlatmaya çalışan önemli bir film.


İstanbul, Kur'anı Kerimde dahi yazmakta olan bir şehir, o yüzden tarihimize baktığımız zamanda da birçok Padişah tarafından fethedilmek için kuşatılmış ama hiç kimseye nasip olamadan hüzünle sonuçlanmış. Daha ki Fatih Sultan Mehmet gibi azimli, güçlü bir padişah kuşatana kadar o padişah almak için bir çok yol denemiş hepsinde de başarısız olmasına rağmen hiç bıkmadan yılmadan devam etmiş daha ki gemileri karadan yürüterek denize taşıması gibi parlak fikir aklına gelene kadar.

Evet ufakta olsa tarih bilgisinden sonra filmi izlemeyenler için filmin konusu hakkında bilgi vermek gerekirse, 'Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir... Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, Ulu batlı Hasan'ın hayat hikayesinden de bahsediyor.'




4 Eylül 2012 Salı

İSTANBUL GEZİSİNİN SON KISMI

 Bir önceki postumda yazdığım gibi son olarak yere batan sarnıcını gezdikten sonra çocuklarda ve bizde gezecek takat kalmayınca Ayasofya'yı gezemedik. Yarın nasıl olsa Top Kapı Müzesini tekrar görmek için geleceğiz o zamanda Ayasofya ya gireriz diyerekten oradan ayrıldık. Sonrada kendimizi sahile attık. Sahilde bir şeyler yemek hemi de gezinmek için :)

Sahilden gezerken çekindiğimiz resimler...






Ogün akşam yemeğimizi sahilde yedikten sonra geceye kadar sahilde kaldık. Saat 10 da çocukların uykusu da gelince otelimize döndük.

Ertesi gün ilk olarak Top Kapı Sarayının gezmediğimiz yerlerini vede balkonunu tekrar gezdikten sonra Ayasofya Müzesine gittik.

Ayasofya ilk başlarda Hırıstiyanlar tarafından kilise olarak yapılmış daha sonra ise Osmanlılar tarafından İstanbul alınınca cami olarak kullanılmış ama şuan günümüzde de müze olarak bilinen çok güzel bir mimari yapıttır. Dünyanın 8. harikası içinde yer almaktadır.

Ayasofya'nın içinden çektiğimiz resimlere baktığınızda da ne kadar güzel bir bir yer olduğunu göreceksiniz.



Ayasofya iki katlı bir yer üst katına çıkarken çekindiğim resim.





Üst katında çekilen resim.



 Üst katından alt katının gözüküşü.



 Ayasofya müzesinin içinde bazı duvarlarında Ayasofya'nın eski halini gösteren tablolar var. Onlardan bazıların incelerken çekilen resim.





 Papazların ayn yaptığı yer.



Ayasofya'nın çıkış vede giriş kapısı



Ayasofya'nın arka kısmından bir kare.

Ayasofya dan sonra şu dizilere konu olan Kapalı çarşıya gittik. Kapalı çarşının büyük olduğunu tahmin ediyordum etmesine; ama bu kadar büyük olduğunu hiç bilmiyordum. O kadar büyük bir yer ki gez gez bitmiyor kaç kapısı var çözemedim. Eve gelince netten araştırdığımda gördüm ki  22 adet kapısı varmış. ben bunlardan 4 veya 5 ni gördüm. Geri kalanı bir günde gezmek imkansız olduğu için bıraktık.


 Kapalı çarşıya giderken çekindiğimiz resim.



 Kapalı çarşının giriş kapısının birinden bir kare.



Kapalı çarşının içindeki çeşmeden Efenin elini vede yüzünü yıkarken çekilmiş bir resim.



Grand kapısı olarak bilinen kapısının karşısında olan Nuru Osmaniye camisine gittik. Grand kapısında çekindiğimiz bir resim.



Nuru Osmaniye camisinin içinden bir kare.



Nuru Osmaniye camisinde kuzucuklarımın namaz kılarken çektiğim resim. Bu arada bir maşallah alayım lütfen.

Kapalı çarşıyı gezdikten sonra Mahmut paşa ya indik. Ne kadar kalabalık bir yer öyle :) orda biraz alış veriş yaptıktan sonra Son olarak emin önüne indik. Haa bu arada  Emin önüne şu İstanbulluların meşhur taşıma aracı olan Metrobüsle indik. Metrabüse ilk binişim; ama umarım son olur Allah'ım ne kadar kalabalık bir yer öyle insanlar birbirine yapışık şekilde duruyorlar. Hani bir söz vardır ya 'iğne atsan yere düşmez' diye . İşte aynen o durum söz konusu...

Emin önüne indikten sonra Emin önü camisini görmeden geçmek olmazdı:) Emin önü camisinin önünden bir kare.



Emin önü camisinin iç avlusundan bir kare.


Emin önü camisinin dış kapısında olan güvercinleri yemledik:) Emir'in güvercinleri kovalarken hali.:))

İstanbul da 3 gün kaldık son gün akşam yemeğinden bir kare. Emin önünde çok güzel Yörük dekorasyonu olarak restore edilmiş bir restorant da yemek yerken çekilmiş resimler.



Emir çok acıkmış kimseyi beklemeden yemeğini yerken:)) Zavallı kuzularım bizimle birlikte her yeri gezdiler. Büyüdüklerini bir kez daha anladım. Çünkü eskiden olsa gezmek istemezler parkta oynamak isterlerdi; ama öyle yapmadılar, bizimle birlikte -bizi üzmeden- her yeri gezdiler.

Bu şekilde İstanbul gezimize nokta koyduk. Biz bu 3 gün zarfında ancak İSTANBUL TATİLİ 1,  2 VE  3 DE anlattım. Okumayanlar vede okumak  isteyenler o linklerden bakabilirler.

3 Eylül 2012 Pazartesi

İSTANBUL GEZİSİ 3. KISIM

 İstanbul gezimize 2. gün ile devam ediyorum.:) 2 Gün ilk olarak Muhteşem yüzyıl da da sık sık görüp merak ettiğim Topkapı Sarayına gittik. O kadar büyük bir saray ki gez gez bitmiyor. O çağ da Hürrem'in bu saraya neden bu kadar çok sevip, değer vermesini şimdi anlıyorum. İnsan o sarayda gezmekten hiç bıkmaz ki özellikle de o balkonları bir harika o kadar güzel manzaraları var ki o manzarayı izleyip, öylece kalmak istiyor İNSAN. 

Şimdi sizlere bu Top kapı Sarayından çektiğim resimleri göstereceğim. O kadar çok resim çekmişiz ki içinden sizlere seçtiğim resimler bunlar. Buyrun izlemeye....



 Top kapı Sarayı Müzesinin girişindeki bahçeden bir kare





Sarayın ortasındaki bahçe.





Hürrem Sultan vede Kanuni yılların dan kalma eşyaların sergilendiği oda.





O oda da resim çekmek yasak olduğu için çekemedim :( ama görevliler görmeden eşimin çektiği resimler :))




Şimdi de size ilk başta da dediğim gibi Sarayın balkonundan manzaralar ile birlikte çekilen resimler.





Bu resmide balkondan fotoğraf makinesinden yakınlaştırarak çektiğim manzara... 






 Balkonun ortasından çekilen bir kare.





Eşimin balkondan manzarayı seyrederken çektiğim resim.





Burada da eşimin bana kız kulesi vede köprüsünü gösterirken ondan habersiz çektiğim resim.





 Gezmekten yorulan Efeyi, eşimin boynuna alıp gezdiği an:)





 Benim kendimi Hürrem olarak hissedip balkondan ayrılmak istemediğim anda eşimin çektiği resim:))




Bir başka balkonundan kare, bu arada da ben öyle haşinle çantadan ıslah bez arıyorum Efeye vermek için.





 Balkondan deniz olduğu kadar İstanbul da çok güzel gözüküyor şehir sanki ayaklarının altında gibi.

Top Kapı Sarayını özellikle balkonunu gezdikten sonra çocuklar çok yoruldu o yüzden yemek yemek için Top Kapıdan çıktık. Nasıl olsa müze kartımız var yarın tekrar gelip kalan yerlerini gezeriz diye düşündük. Yemek yedikten sonrada hemi dinlenmek hemi de İstanbul da gezmek istediğimiz bir başka yer olan Gül-hane parkına gittik. Şimdi de size Gül-hane Parkından karelerle baş başa bırakıyorum.







 Gül-hane Parkında yeteri kadar dinlendikten sonra; Yere Batan Sarnıcı Müzesini gezmeye gittik.



 Yere batan Sarnıcına girdiğimizde bizi karşılayan görüntü. Çok ürpertici vede soğuktu.





 Yeniden yaratılış olarak bilinene bu sarnıç çok büyük vede çeşit çeşit renkli küçük balıklarla dolu idi. 





Benimkiler en çok balıkları beğendi ikisi de büyük bir dikkatle balıkları izlerken hali:)




 Balıkların yakından gözüküşü.




Bugünlük de benden bu kadar arkadaşlar ilerleyen zamanlarda İstanbul gezisine kaldığım yerden resimlerle birlikte devam edeceğim.