31 Ekim 2015 Cumartesi

Hafta sonu kombini ve seçim

Hafta sonları genellikle ailecek kendimizi dışarı atmayı çok seviyoruz. Bu dışarı atma olayı bazen bir park, bazen bir AVM, bazen bir arkadaş yada akraba ziyareti gibi... Bu hafta sonunda vatandaşlık görevimiz olan oy kullanma hakkımızı; yine her seçim zamanında yaptığımız gibi kullanacağız. Önce OYUMUZU kullanıp, sonra kendimizi hayatın içine atmayı düşünüyoruz. Tabi bu sefer ne yapacağımızı hiç planlamadım. O anki ruh halimize göre oy kullandıktan sonra karar vereceğiz. Bakalım hayat bize ne sunacak?

Hafta sonu kombini shen pantolon

Yelek ben diktim
Şal Konya da aldım
Ayakkabı gezer
Pantolon shen

Not: Ben normalde denim pantolonları çok rahatsız edici olarak düşündüğüm için hiç kullanmazdım. Ama bu pantolon öyle düşündüğüm gibi rahatsız edici değil. Hatta ütü bozulma derdi olmadı için çok rahattı. Diz kapağı altı boyda üstlerle çokta rahat kombinlenebiliyor.

Hoşça kalın.

30 Ekim 2015 Cuma

Zar Adamın Peşinde Kitap Yorumu

Yazar: Luke Rhınehart

Çeviri: Özlem Nihan Yeğengil

Sayfa Sayısı: 447

Baskı Yılı: 2009

Yayın Evi: Pegasus yayınları

Zar Adamın Peşinde Kitap Yorumu

Luke Rhınehart'ın ilk kitabı olan zar adamı okuduktan sonra bu kitabı okumayı sürekli erteledim. Çünkü ilk kitabını yorumumda da yazdığım üzere; kitap benim pek hoşuma gitmemişti. Ancak her -yeni kitap okumak için- kitapları karıştırırken sürekli elime zar adamın peşinde kitabı geliyordu. O yüzden Luke Rhınehart'ın bu kitabı acaba nasıl? Diye bir merak vardı.

En sonunda içimdeki merak duygusunu bastıramayıp, kitabı okumaya başladım. İlk başlarda kitap beni bildiğin baydı. Onun için kitabı yarıda bırakıp. Elif gibi sevmek 1 ve Elif gibi sevmek 2 kitabını okudum. Sonra yine: Zar adamın peşinde kitabını kaldığım yerden okumaya başladım. Birde baktım ki 'ben bayağı bayağı bu kitapta kaybolan Luke'ı, tıp ki oğlu gibi merak etmeye başladım. Acaba öldü mü? Yoksa ölmedi de bir yerde saklanıyor mu?' diyerek.

Zar adamın peşinde kitap konusu

Kötü şöhretli psikiyatrist Luke Rhinehartın oğlu Larry Rhinehart kitap boyunca babasının izini sürmektedir. Zar Adam diye bilinen Luke yetmişli yılların bir kült kişiliği olarak Zar Yaşantısı adı altında anarşik bir dünyada yaşamaları için binlerce kişiye esin kaynağı olmuştur. Larry ise kendisi için istikrarlı ve normal bir hayat seçmiştir. Babasının varlığını tümden yok sayarak borsada yatırım analizleri yapmaktadır. Zengin patronunun kızıyla nişanlı ve zengin bir yaşam sürmektedir. Bir gün babasını arayan iki FBI ajanının iş yerine gelmesiyle tüm hayatı altüst olmuştur. Varlığıyla düzenini bozan babasını bulmaya karar verir ve bir yolculuğa çıkar.

Babasının kurduğu Luke Cumhuriyetine gittiğinde istemeye istemeye de olsa; zarı hayatına sokar. Ondan sonra tüm hayatı alt üst olur. Nişanlısından ayrılır. Nişanlısının kuzenine aşık olup, onunla bir ilişki yaşamaya başlar. Tabi tüm bu olaylar yaşarken bir yandan da babasını aramaktadır. Kitabın sonunda babasını buluyor. Ancak nasıl ne şekilde bulduğunu isterseniz okumak isteyenler için açıklamayayım da onlarda okuyup, öğrensinler. 

Hoşça kalın.

28 Ekim 2015 Çarşamba

Aşure Tarifi ve Püf Noktaları

Muharrem ayında evimize bir bereket ve bolluk geliyor. Bu ayda her yıl aşure yapıp komşularıma dağıtırım. Çünkü aşure ayı bereket ve sağlıktan ziyade paylaşma ayıdır. Bu ayda bir kase dahi olsun; komşun ile yaptığın aşureyi paylaştığında o evine bereket geliyor.

Aşure Tarifi ve Püf Noktaları

İlk yıllarda yaptığım aşurelerde devamlı bir hata oldu. Bir yıl aşuremin rengi karardı\ bir yıl çok sulu oldu\ bir yıl çok koyu oldu \ bir yıl içindeki nohut ve fasulyeler biraz ağza gelir şekilde diri kaldı\ gibi... Bu şekilde hataları yapa yapa artık; bende çok güzel tam kıvamında, beyaz renkli ve lezzetli bir aşure yapmayı öğrendim.
Rahmetli anacığımın bir sözü vardır: ''bilenler anasının karnından öğrenip, gelmiyor. Sende kötü yapa yapa iyi yapmayı öğrenip, ustalaşırsın'' derdi de; inanmazdım. Doğruymuş. Artık bende aşure yapmakta tam bir usta oldum. Çünkü bu yıl dağıttığım aşureyi komşularımda çok beğendi ve benden tarif istediler... :)

İsterseniz aşure yapmakta usta olan; bayan tokideki ses size şimdi aşure yapmanın püf noktaları ve incelikleri ile birlikte tarifini yazayım...

Aşure için malzemeler:

  • 2 su bardağı aşurelik buğday
  • 1 su bardağı nohut
  • 1 su bardağı fasulye
  • Yarım su bardağı pirinç
  • Yarım su bardağı kuru kayısı
  • Yarım su bardağı incir
  • Yarım su bardağı kuru üzüm
  • 1 çay bardağı kuş üzümü
  • 1 adet elma
  • 4-5 adet karanfil
  • 1 çubuk tarçın
  • Yarım portakalın kabuğu(isteğe bağlı)
  • 4 bardak toz şekeri
  • 1 su bardağı süt
  • 1 tutam tuz
  • Aldığı kadar sıcak su
  • süslemek için ise; fındık, ceviz, hindistan cevizi, badem ve nar taneleri

Aşure Nasıl yapılır? 


İlk olarak aşurelik buğday, nohut ve fasulyeler bir geceden iyice yıkadıktan sonra özellikle nohut ve fasulyenin üzerini 2 parmak geçecek kadar su ekleyip, kaynatın. Sonrada suyunu süzmeden kapağını kapatıp, sabaha kadar bekletin. Aşurelik buğdayı kaynatmanıza gerek yok. Onu su içinde bekletmeniz kafi. Çünkü nohut ve fasulyeler bazen geç piştikleri için aşurenin içinde diri kalabiliyorlar. Bu hataya düşmemek için en iyisi onları geceden kaynatıp, öyle bekletmek daha garantili bir iş.

Ertesi gün aşure yapmaya koyulduğunuz anda; ıslattığınız buğdayı son kez yine yıkayıp, suyunu süzüp, aşure kaynatacağınız büyük geniş bir tencereye koyup, üzerine de bir 5 bardak kadar sıcak su koyun. Sonrada ocağın üstüne koyup, ara ara dibi tutmaması için karıştırarak pişirin. 

Kuru meyveler ise ayrı ayrı kapta sıcak su içinde bekletilir. Suda bekletirken su bulanıklaşırsa suyunu yeni su ile değiştirilir.

Ocakta pişen aşurelik buğday pişince; bunu da buğdayların içinin açılıp, yarılması ile anlaşılır. Akşamdan kaynatıp, su içinde beklettiğiniz nohudun suyunu süzüp, içine eklenir. Bir iki dakika sonra; fasulye de aynı şekilde suyu süzülüp, aşurenin içine eklenir. Yine ara ara karıştırıp, aşurenin dibinin tutmamasını sağlamayı unutmuyoruz.

Suda beklettiğiniz pirinçte eklenip, pişirmeye devam edilir. Sonra bir tanede çubuk tarçını ekleyin. Bu şekilde çubuk tarçın kullanırsanız aşureniz kararma yapmaz ve tarçının lezzetini aşureye vermiş olursunuz. Zaten aşure piştikten sonra tarçını içinden alıp, sonra kaselere boşaltın.

Daha önceden sıcak su içinde beklettiğiniz kuru kayısı ve kuru incir küçük küçük doğrayıp, aşurenin içine ekleyin. Sonra yine aynı şekilde sıcak suda beklettiğiniz kuru üzümü de aşurenin içine ekleyin.

Bir elmanın kabuğunu soyup, onu da küp küp doğradıktan sonra aşurenin içine ekleyin. bir tutam tuz ve bir bardakta süt ekleyin. Tüm bu işlemleri teker teker yaparken tabi karıştırırken ara ara suyu çeken aşureye sıcak su eklemeyi ihmal etmeyin. Bunun içinde bir kenarda da daima sıcak suyunuz hazır olsun. Çünkü aşure kaynadıkça suyu azalır. Hiç su eklemezseniz aşureniz çok katı olur. Yine aynı şekilde tecrübeye tabidir.

Aşureye tüm malzemeleri ekledikten sonra 5 bardak kadarda şeker ekleyin. Tabi bu şeker oranını damak tadınıza göre ister azaltın; isterseniz de çoğaltın. Tercih size kalmış. En son biraz daha kaynattıktan sonra kıvamı istediğiniz gibi olmuşsa; ocağın altını kapatın.

Aşure Tarifi ve Püf Noktaları

Sonrada sıcak sıcak kaselere boşaltın. Sonrada biraz ılımaya bırakın. Aşureler ılıyınca ise istediğiniz şekilde süsleyin. Ve eş, dost, komşular, yaşlı ve öğrencilere ikram edin. Çünkü aşurenin maksadı paylaşmak olduğu için bu ayda yaptığınız aşureleri mümkün mertebe çok dağıtın ki maksadına uysun. Ben bu yıl yaptığım aşureyi kendimize birer kase bıraktım. Geri kalanı ise hep dağıttım.

Aşure Tarifi ve Püf Noktaları

 Benim kuzulara bu kase yetmediği için onlar benden; bizim aile (özellikle kendileri) için tekrar aşure yapmamı istiyorlar. Nasıl olsa tam kıvamında bir aşure yapmayı öğrendim. Neden yapmayım ki, :) İlk fırsatta bir daha yapmayı düşünüyorum.

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun!...

Hoşça kalın.

26 Ekim 2015 Pazartesi

Mısır Unlu Palamut Kızarması

Hafta sonları akşam yemeklerini -ailecek iş birliği ile- balık ve salata yapıp. Sofra kurup, yemek yemek gerçekten de çok güzel oluyor. Çünkü çok çabuk ve lezzetli bir menüye sahip olmuş oluyorsunuz. Birde ailede herkes balık seviyorsa. Bundan iyisi şamda kayısı durumu oluyor. :)


Mısır unlu palamut kızartması nasıl yapılır?


Mısır unlu palamut kızartma görüntü olarak gözlerimizi, lezzet olarak midemizi şenlendirmesi yanında; inanılmaz derecede çok çabuk şekilde yapıldığı için zaman fukarası olduğunuz bir günde bence en güzel menü.

Mısır unlu palamut kızartması malzemeleri:

  • 3-4 adet palamut
  • Sıvı yağ
  • Tuz
  • Mısır unu

Mısır unlu palamut kızartması nasıl yapılır?


Öncelikle balıkçınızdan palamutları alırken temizletip, enlemesine yassı şekilde ikiye ayırtın. Çünkü balıkçınıza temizleme ve ayırma bölümünü yaptırırsanız daha çabuk yapmış olursunuz. Ama yok ben kendim temizleyip, bölerim derseniz de; önce bir güzel temizleyip, sonra yassı şekilde ikiye bölün.

Mısır unlu palamut kızartması nasıl yapılır?

Temizleme işlemini bitirdikten sonra bir 10 dakika kadar süzgeçte yıkadığınız balıkların suyunun süzülmesini bekleyin. Sonrada yassı bir tepsiye mısır ununu dökün. Mısır ununun içine de göz kararı bir fiske kadar tuz koyup, iyice karıştırın.

Sonra temizlenip, suyu süzülen palamutları teker teker alıp. Tuzlu mısır unu karışımına önü ve arkası olmak üzere bulayın. Tüm balıkları bu şekilde teker teker mısır ununa buladıktan sonra bir tavaya biraz sıvı yağ koyup, ocağın altını açın. Tavadaki yağı iyice ısıttıktan sonra mısır ununa bulanmış palamutları yüz üstü şekilde dizin. Sonrada ara ara ters-düz edin. Tüm palamutların iki yüzü de nar gibi kızardıktan sonra; altına peçete serdiğimiz bir tabağın içine alın.

Mısır Unlu Palamut Kızarması

Sonrada mısır unlu palamut kızartmalarını; limon ve salata ile birlikte servis yapın. Yapacak olanlara şimdiden afiyetler olsun. Başka tariflerde görüşmek dileği ile...

Hoşça kalın.

23 Ekim 2015 Cuma

Köy yolunda piknik yapmak

Hayırlı Cumalar arkadaşlar;

Geçen Pazar günü Ankara da sanki son bahar değilde; ilk baharı yaşıyormuşçasına bir güneş hakim olunca (Şuandaki havanın tam zıttı)  o güneşli havayı değerlendirmek için hemen kendimizi dışarı atmaya karar verdik. Üstelik o gün üst komşu evinde hamsi kızartması yapınca kokusu ile bizde nasibimizi aldık. Eeee öyle burcu burcu hamsi kokunca doğal olarak Efe'nin canı çok hamsi istedi. Çocuğun canı çok istediği için öğlen yemeğine hamsi yapmaya karar vermiştim. Eeee o zaman hamsilerimizi de alıp, piknik sepetimizi hazırlayıp; piknik yapmaya gitmek için yola koyulduk.

Tamam piknik yapmaya karar verdik; ama bu pikniği nerede yapacaktık, o tam bir muamma idi. Kalabalık, gürültülü özel piknik alanlarında piknik yapmaktansa. Doya doya eğlenebileceğimiz, ailecek yalnız olacağımız bir yere gitmeyi tercih ettik. Bunun için en güzel yer kahverengi tabelalı. topraklı köy yollarıydı. Arabamızı tanımadığımız bir köyün yoluna sürdük. Sakin bir ağaç altına arabayı park edip, ham-simizi odun ateşinde kızartıp, soframızı kurduk.

Köy yolunda piknik yapmak

Önce karnımızı bir güzel doyurduktan sonra; biraz etrafı keşfettik. Daha sonra top oynadık. Tabi top oynarken benim ayakkabılarım yazlık olduğu için topa her vurduğumda ayağımdan çıkması tam bir olaydı... :) Özellikle çocuklar topu bana pas atıp: ''anne topa sert vur!.'' diye bağrışıyorlar. Tabi onların ne beklediğini bildiğim için; bende onların istediği gibi topa sert vurarak top bir köşeye ayağımda ki ayakkabı başka köşeye uçtu. Sonrada kakarı kukariii şeklinde hakırdaşmalar başlar...

Köy yolunda piknik yapmak

Havadaki güneş sıcacık içimizi ısıtması ile de birlikte çok güzel bir pazar günü geçirdik. Sonrada hep birlikte güneşin batışını izleyip, bulutları bir şeylere benzettik. Emir bir bulutu korsan gemisine; Efe de bir bulutu aslana benzetti. Ben ise kucağında evlatlarına sarılan bir anneye benzettim. Sanırım herkes ilgi duyduğu şeylere bulutları benzetti. hani bir söz vardır ya aklı ne ise zikri de odur diye. Bizimkide biraz o hesap oldu. Ama neyse... :)

Köy yolunda piknik yapmak

Dönüş yolunda ise otlanmaktan dönen koyun ve keçi sürüsünü gördük. Arabayı bir kenara çekip, arabadan inip, koyunları seyredip, koyunlar hakkında konuştuk. Benim ufaklık özellikle koyunların en arkasından sonradan yetişmeye çalışan tek tük koyunları görüp: ''Anne bak arkada kalmış. Koyunca beni bekleyin!... diyor'' dedi. O koyunun ne demek istediğini bilemem; ama Efem öyle diyorsa doğrudur. (nokta) :D

Köy yolunda piknik yapmak

Bizim için manevi olarak paha biçilmez değerli; bir pazar günü geçmiş oldu. O zaman darısı diğer pazar günlerin başına diyelim... Hani amin yok mu? :)


Hoşça kalın.



21 Ekim 2015 Çarşamba

Elif Gibi Sevmek 2 Aşk-ı Tevekkül Kitap Yorumu

Yazar: Hikmet Anıl Öztekin

Sayfa Sayısı: 213

Baskı Yılı: 2014

Yayın Evi: Yakamoz Kitap

Elif Gibi Sevmek 2 Aşk-ı Tevekkül Kitabı Yorumu


Yazar Hikmet Anıl Öztekin'in ilk kitabı Elif gibi sevmek 1 den sonra ikinci kitabı olan; elif gibi sevmek 2 Aşkı Tevekkül kitabını da okudum. 

Ankaralıların bildiği üzere; Ankara'nın ayazı çok meşhurdur. Özellikle kendini kış mevsimi sanan bu sonbahar ayında bu ayazı bol bol hissettik. Bu soğuk ayazlı akşamlarda çocukları uyuttuktan sonra bir demlik çay demleyip, elime Elif gibi sevmek 2 kitabını alıp, bir yudum çay eşliğinde kitabın sayfalarında kayboldum. 

Bu kitabı okudukça bir kez daha Allah'ım beni sevdiğime kavuşmayı nasip ettiği için şükrettim. Hani biz insan-oğulları sahip olduğumuz bazı değerlerin kıymetini, onu kaybedince anlarız ya... Hasta olunca; sağlığın kıymetini. Yaşlı olunca; gençliğin kıymetini. Sevdiğinden ayrılınca ise; sevdiğinin kıymetini anlarız. Ama bence sevdiğinin kıymetini, ona kavuşmanın güzelliğini bir kez daha hatırlayıp, Allah'a sonsuz şükran duymak için; ondan ayrılmayı beklemeyin. Bu kitabı okuyun...

Ben kitapların altını çizmeyi, o kitapları hırpalama olarak algıladığım için pek yapmam. Ancak beğendiğim paragraf ve satırları ilerleyen yıllarda tekrar okursam, anımsayayım diye paragrafın hemen yanına küçük bir yıldız kondururum. Böylece o yıldız kondurduğum yerler benim için o kitabın yıldız paragrafları olur. Bu kitaba da aynı yıldızları kondurmak için elime kalemi alınca; gördüm ki. Okudukça kitabın her paragrafına yıldız kondurma hissi içimden geçiyor. :) O yüzden benim için özellikle şu satırları okuyun diyeceğim bir bölüm yok. Bence siz en iyisi mi? kitabı alıp, tüm sayfasını okuyun. ;)

Şimdi sırada yazarın 3. kitabı olan ''Eyvallah'' da....

Hoşça kalın.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Kazak Seçimlerim

Havaların bir ısınıp, 3 soğuduğu günler geldi. Sıcak olduğu zamanlarda ise halk arasında ''yalancı güneş'' dediğimiz bir güneş hakim olduğu için gar-dolabımızdaki yazlık parçaları kaldırıp, onun yerine kışlık parçaları eklemeliyiz.

Bende sizler için bu gün bir kazak kolajı hazırladım bakalım beğenecek misiniz?...




1. Fiyonk her şeye yakıştığını gibi kazağa da çok yakışmış. Bu kazak tam seyretmelik ama.... Beyaz fiyonklu kazak burada

2. Salaş giyinmeyi oldum olası sevmişimdir. Bu salaşlık birde kazakta varsa o zaman ben; o kazağın üstüne balıklama atlarım. :) Bu sene gri renk zaten bir moda haline bildiğiniz üzere: ''Ayyy acaba bu gönderim için bana sponsor olan shein firmasından bu kazağımı tercih etsemmiki?'' Bu arada kazak burada

3. Kıyafetlerde siyah ve beyazın modası bildiğiniz üzere hiç gitmez. Yine bu kazakta salaş modelli ve son yıllarda bir püskül modasıdır gitmekte olduğu için; püsküllü olması da bence ayrı bir güzel... Siyah beyaz püsküllü kazak da burada

4. Yine gövde salaş; ama kolları dar olan bu hırkayı özellikle havaların bir ısınıp, 3 soğuduğu şu günlerde tam kurtarıcı parça olur. Benden söylemesi.... Gevşek crop hırka ise burada

Alış-veriş sitelerine girince zaten insan bir türlü çıkamıyor. ''Acaba bunu mu alsam? Yok yok bunu alayım'' derken birde bakmışsın ki sitedeki tüm ürüne tek tek bakmışsın. :) Biz bayanların bu giyim merakı ne olacak böyle?

İşte o sitede dolanırken alış-veriş sepetine attığım iki parçayı yine nacizhane kombinledim.


Herne kadar tüm renklere aşık biri olsam da; siyah ve borda benim rengim hangi parçaya baksam bir siyahı birde bordasına bakmadan geçemiyorum. :)

Siyah yuvarlak yakalı, kuyruklu elbise olan; ama ben tunik olarak kullanmayı planladığım parça burada

Veeee borda renkli pantolon ise burada

Benim seçimlerim şimdilik bunlar. Bakalım bu parçalardan ya da bambaşka bir parça olan hangi ürünü seçeceğim. Bekleyip, göreceğiz.... :D


Hoşça kalın.


16 Ekim 2015 Cuma

İlkokulda zorunlu hale getirilen el yazısı ve sorunları

Merhabalar arkadaşlar; beni uzun süredir takip edenler bilir ki, benim ilk okul 4. sınıfa giden ve ilk okul 1. sınıfa giden iki tane oğlum var. Hepimizin bildiği üzere Eğitim sistemimizde bir sürü eksikler var. Bu eksiklikler düzeleceği yerde; normal olan sistemin değiştirilmesi beni bir veli olarak gerçekten çok üzüyor.

Benim büyük oğlum Emir; sol eli ile yazı yazan bir çocuk. İlk birinci sınıfa giderken sol eli değilde; sağ elini kullansın diye biraz çaba harcadım. Ama gördüm ki ben ne kadar ikaz edersem edeyim. Çocuk benim ikaz ettiğim anda sağ eline alıyor. Ama bir müddet sonra beni unutturup ya da benim ona bakmadığımı anladığı zaman hemen sol eline kalemi tekrar alıyor. Çünkü normal sağ eli ile yazı yazan bir insan; aynı kalemi sol eli tutarak yazmaya çalıştığında nasıl zorlanıyorsa. Emir de sağ eline kalemi alınca aynı şekilde zorlanıyor.

Birinci sınıfta ki öğretmeni ile de konuşmam sonucu; sürekli sağ eli ile kalem tutması için uyarmayı bıraktım. Ama bu seferde düz yazı yerine; bitişik el yazı yazma zorunluğu yüzünden oğlumun yazısı sürekli kötüydü. İlk 3 sene anlayışlı bir öğretmenimiz vardı. Onun dediğine göre: ''Özellikle sol eli ile yazı yazan çocukların bitişik el yazı yazmaları daha zor oluyor. O yüzden Emir'in yazısının bozuk olması çok normal. Benim için önemli olan yazmasından çok okuması ve burası'' diyerek eli ile oğlumun beynini gösterdi. Anlayışlı öğretmene can kurban...

Ev taşınması ve bunun getirisi olarak mecburi okul değişikliği sonucu. Oğlumun yeni öğretmeni ile birlikte bu kötü el yazısı mevzusu tekrar gün yüzüne çıktı. 

İlk okulda zorunlu hale getirilen el yazısı ve sorunları

Geçen gün oğlumun el yazısının kötü olduğunu; düz yazı ile yazan bir öğretmeni görünce çileden çıktım. Bu nedir şimdi? Çocuklara siz mecbursunuz el yazısını (bitişik yazı) yazacaksınız. Ama ben mecbur değilim; ben düz yazı yazabilirim. Demeye mi geliyor? Bu devir de öğrenci olmak zorken, bazı öğretmenler bu zor durumu daha zor hale getirmesi gerçekten de şaşılacak bir durum.

Üstelik bu durum sadece çocuğun defterine bu şekilde yazı yazmakla kalsa yine iyi. Geçenlerde oğlum ev ödevini yapıp okula gitmişti. Öğretmeni ödevleri kontrol ederken: ''Senin yazın kötü olmuş. Ödevine özenmemiş-sin. O yüzden sana da eksi atacağım'' demiş. Ve eksiyi hemen çakmış...

Oğlum o günden beri artık eskisi gibi ödevlerini yapmak istemiyor. Nedeni sorduğumda ise: ''Anne öğretmen yine yazımı beğenmeyecek ve bana sanki ödev yapmamışım gibi eksiyi atacak. Boş yere ödev yapmak için uğraşmayayım'' dedi. Haklıda... Kuzumun yerinde ben olsam; bende aynısını düşünürdüm. :(

Peki şimdi dersleri çok iyi olan bir çocuk belkide bu günlük hayatta hiç kullanımı olmayan bu el yazısı yüzünden dersten soğuyup, dersleri kötü olursa bu mes'uliyeti kim alacak? Oğlumun el yazısına takmış olan öğretmen mi? Yoksa tüm çocukların bitişik el yazısı mecburiyetini koyan milli eğitim mi? Takdir sizin sevgili okur!...

Hoşça kalın.



15 Ekim 2015 Perşembe

Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Nasıl Yapılır?

Merhabalar arkadaşlar; bugün sizlere bir tatlı tarifi vereceğim. Bu tatlı öyle bir tatlı ki tadı ile tam puan aldığı gibi görüntüsü ile de tam puan alacak. Üstelik hem şerbetli hemde sütlü bir tatlı... İsterseniz bu görüntüsü ve lezzeti ile herkesin gönlünü fetheden bu tatlının tarifine geçelim. Çünkü yapılış olarak bir çok tatlıya kıyasla çok basit yapılıyor... 


Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Nasıl Yapılır?

 Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Malzemeleri:

  • 1 paket kemal paşa tatlısı
Muhallebisi için:
  • 5 su bardağı süt
  • 1 çay bardağı şeker
  • 3 çorba kaşığı nişasta
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 paket vanilya


Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Yapılışı:


İlk olarak bir paket kemal paşa tatlısını arkasında yazan miktara göre şerbet hazırlayıp, onun içinde pişirin. Tabi burada önemli olan kemal paşaların sizin istediğiniz yumuşaklığa gelmesi. Bunun için arkadaki süre bazen az, bazende fazla gelebiliyor. Siz kemal paşaları arada kontrol ederek, olup\olmadığını anlayın.


Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Nasıl Yapılır?


İstediğiniz kıvama gelen kemal paşaları bir süzgeç yardımı ile süzerek şerbetin içinden çıkarın. Sonrada muhallebili kemal paşa tatlısı için kullanacağınız kabın en altına kemal paşaları dizin. (resim 3'de gördüğünüz gibi)

Muhallebisi için: Vanilya hariç tüm malzemeleri bir tencereye koyup iyice karıştırın. Sonrada karıştırarak normal muhallebi pişirir gibi pişirin. En son muhallebi kıvamına geldiğinde kapatmaya yakın vanilyayı da ekleyip, bir iki karıştırıp, ocağı kapatın.

Sonrada en altına kemal paşa dizdiğiniz kabın üzerine sıcak muhallebiyi dökün. İlk sıcaklığı çıkana kadar tezgahta; ilk sıcaklığı çıktıktan sonrada buzdolabında bekletin. Bir gece bekleme çok iyi geliyor. (tecrübeye tabidir.)


Muhallebili Kemal Paşa Tatlısı Nasıl Yapılır?


Tatlınızı bir gece beklettikten sonra iyice dinlenen kemal paşa suyunu salmış olur. Onun için bir kenardan çok muntazam şekilde suyunu süzün. Sonrada bir spatula yardımı ile kenarlarını sıyırın. En sonunda da bir servis tabağını üzerine kapatıp, ters çevirin.

Sonrada istediğiniz şekilde dilimleyerek ailenize veyahut eş-dosta ikram edin....

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...

Cupta muhallebili kemal paşa tatlısı tarifim için ise tık tık

Hoşça kalın.

14 Ekim 2015 Çarşamba

Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi

Merhabalar sevgili okur; bugün sizlere Beypazarı gezisinin son durağı olan Suluhan kervansarayını gezdireceğim. Takılın peşime Suluhan (Nasuh Paşa Hanı) nı gezmeye gidiyoruz... ;)

Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


Yelek burada
Pantolon burada
Şal ithal

Ortasında bulunan su öğesinden dolayı, halk arasında 'suluhan' olarak adlandırılan bu han; bir Osmanlı şehir içi hanıdır.


Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


Han iki kattan oluşmaktadır. İçerisinde 26 oda, 1 mescit ve kervan hanı ile birlikte 54 dükkan bulunmaktadır.


Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi



Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


1630 yılında yapıldığı ileri sürülen tarihi suluhan kervansarayı restore çalışması uzun süre sürmekteymiş.


Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


Bizim gittiğimizde her dükkan içine elektrik ve birer tanede lavabo takılmıştı. Böylece bu tarihi suluhan (Nasuh Paşa Hanı) kervansarayındaki dükkanlar kiraya verilip, çalıştırılması düşünülüyordu.
Bence çok güzel düşünülmüş. Umarım en kısa sürede bu düşünceleri faaliyete geçer.


Beypazarı Suluhan(Nasuh Paşa Hanı) Gezisi


Bir günlük Beypazarı gezisinde gidilmesi gereken yerleri sizlere teker teker yazdım. Gitmek isteyen kişilere umarım yol gösterici nitelikte olur.

Beypazarı evleri yazım burada

Beypazarı Kent tarih müzesi yazım burada

Beypazarı Yaşayan müze ve Türk hamamı müzesi yazım ise burada


Hoşça kalın...

12 Ekim 2015 Pazartesi

Elif Gibi Sevmek 1 Kitap Yorumu

Yazar: Hikmet Anıl Öztekin

Sayfa Sayısı: 189

Baskı Yılı: 2014

Yayın Evi: Yakamoz Kitap


Elif Gibi Sevmek 1 Kitabı Yorumu

Elif gibi sevmek kitabı özellikle geçen sene en çok satanlar kategorisinde sıkça görünce; dikkatimi çekmişti. Hatta bir ara kitabın konusu ne? Diye bir araştırma yapmış. Ve kitabın bir mesnevi şiir kitabı tarzda olduğunu öğrenince satın almaktan vazgeçmiştim. Çünkü ben ne kadar çok kitap okumayı çok seversem; bir o kadarda şiir okumayı sevmem... Öyle millet gibi şiirler ezberle sonra o dörtlükleri günlük sohbetlerime taşımak gibi bir huyum yoktur. :)

Kurban bayramı ziyaretinde bir tanıdık bana Hikmet Anıl Öztekin'in kitaplarından ve elif gibi sevmek 1\2 den övgü ile söz edince: Kitabı bir göz atmak için istedim. Oracıkta kitabı karıştırırken okuduğum bir kaç satır çok dikkatimi çekti. O sebepten kitapları arkadaşımdan ödünç olarak aldım. Eve gelince ise hemen Elif gibi sevmek 1 kitabını okumaya koyuldum. Kitap özellikle son günlerde Ankara da hakim olan; yağmurlu ve kapalı havalarda çok güzel gitti. Yanında bazen bol köpüklü kahve, bazende demli bir çay bana eşlik ederken; kitabı okudum.

Kitaptaki bazı betimleme ve sözler çok hoşuma gitti. Hatta hoşuma giden bazı sözleri de burada paylaşmak istiyorum.


Sevda nedir?
Sevda, senin sevdiğin bir şarkıyı dinlerken,
senin de o şarkıyı dinliyor olma ihtimaline bağlanmaktır..
.............
Seninle en çok namaz kılmayı seviyordum,
dua ederken yüzünde beliren 
o nur çukuru olan gamzelerin yetiyordu,
namazıma huşu katmaya...
.............
Sorun ne biliyor musun?
Sorun, senden ayrı olmak değil,
Sorun senden ayrı olup,
sanki hala seninleymiş gibi yaşamaya devam etmek...
.............
Çayı deminden anlarsın,
Yari ise ayrılık vaktin boğazında bıraktığı düğümden...
..............

Kitaplardan başını kaldırma ufaklık, dünya kötü bir yer...
Her yer ayrılık kokuyor,
ve bunu hiç bir zaman unutma,
en kalıcı ayrılık kokusunu en sevdiklerin sıkar...
...............
Severken geçen vakit, özlerken geçmiyor.
...............
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin...
Alırız abdestimizi
Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde
Özleriz adam gibi...

.............
Gibi...

Buna benzer daha bir sürü sözler var. Bu kitap özellikle tasavvuf edebiyatını sevenlerin daha çok seveceği tarzda bir kitap. Eğer sizde bir tasavvuf edebiyatı hayranı iseniz ve aranız şiirler ile iyi ise bu kitabı kesinlikle okumalısınız...

Hoşça kalın...


9 Ekim 2015 Cuma

Gümüş renkli kemer yapımı

Hayırlı cumalar arkadaşlar; bugün sizlere uzun zamandır pek yayın giremediğim DIY çalışmalarıma yeni bir post paylaşmak istiyorum. Bu seferki eski klasik siyah bir kemeri; o günkü kombinime göre gümüş renkli bir kemere dönüştürme çalışması....

Elbisenin orijinali;  gold rengi ile uyarlanmış şekilde gold rengi düğmeler ve gold rengi kemerden oluşan sade bir elbise.... Ben bu elbiseyi bu seferde gümüş rengi ile uyarlamak istedim. Ve hemen ilk iş olarak ona uygun bir kemer bulmaya çalıştım. Tüm kemerlerimi odanın içine dağıtıp, gümüş renkli kemer aradım. Kemerlerimin içinde gümüş renkli kemer vardı; ama eni geniş olduğu için elbisenin köprücüğüne sığmadı. Köprücüğü iptal edip, kullanabilirdim. Ama bu seferde üstten deneyince, elbise sade olduğu için o kemer elbiseyi çok kapattı. Bende ona uygun ince bir kemer almayı düşündüm. O sırada dağıttığım kemerlerimi toplarken gözüme çok eski yıllardan kalma ince siyah kemer takıldı. İçimden: ''Keşke bu siyah değilde; gümüş renkli olsaymış, tam olurdu...'' diye geçirirken. Hemen kafamda bir ampul yandı. O kemeri neden gümüş rengine çevirmiyordum ki??? 


Gümüş renkli kemer yapımı


Gümüş renkli kemer nasıl yapılır?

O zaman 'hemen iş başına' diyerek siyah kemeri, -evde bulunan- içinde ışıltısı olan gümüş renkli parça kumaşı getirdim. Sonrada makas ve yapıştırıcı....

İlk iş olarak kumaşın üzerine kemeri koyup, kemerin ölçülerinde kumaşı kestim. Sonrada o kumaşı kemerin etrafını saracak şekilde dolayıp, yapıştırdım. Tamam oldu. Ama ya kemerin başı (tokası) çok soluk ve anlamsız kaldı. O zaman onuda gümüş rengine çevireyim diye ojelerime baktım. Ama gümüş renkli hiç ojem yokmuş. Tam pes edeceğim sırada aklıma evdeki objeleri boyamak için aldığım gümüş renkli yağlı boya geldi. Hemen onu bir kulak çubuğu ile kemerin tokasını boyadım. Sonrada kurumaya bıraktım.

Kuruduktan sonra sıra kumaş kaplama ile kapanan kemer deliklerini tekrar açmaya geldi. Onuda demir bir şişi ocakta ısıtıp, bastırarak kemerin deliklerini de açmış oldum.


Gümüş renkli kemer yapımı
Elbise: Yerel bir mağazadan
kemer: Ben yaptım
Ayakkabı: Burada

Ve böylece gümüş renkli kemere; sıfır maliyette sahip olmuş oldum. Bu arada yukarıdaki foto kemeri yapınca denemek maksatlı çekilmiş bir fota, yoksa elbisenin düğmelerini de yine aynı şekilde gümüş renkli düğmeler ile değiştirdim. Ama fotoğrafların içinde elbisenin o hali ile çekilmiş hiç resim bulamadığım için şimdilik bu halini koyuyorum. İlerleyen günlerde o elbiseyi yine giyersem(giymeyi kesinlikle düşünüyorum) o zaman bir tane fotoğraf çekinip, o fotoğrafı koyarım.... ;)

Hoşça kalın...


6 Ekim 2015 Salı

Rozita saç bakım yağı ve içeriğindeki yağların saçlara faydaları

Işıl ışıl sağlıklı ve bakımlı saçlara sahip olmayı kim istemez ki... Bay ve bayan her insanın hayalinde çok sağlıklı, kolay şekil alabilen saçlara sahip olmak. Artık böyle saçlara sahip olmak hayal değil. üstelik hiç bir katkı maddesi içermeyen tamamen doğal saç bakım yağları ile dökülmeyen ve güçlü saçlara sahip olabilirsiniz.



Rozita saç bakım yağı ve içiriğindeki yağların saçlara faydaları


Rozita saç bakım yağı içeriğinde: Tatlı Badem Yağı, Susam Yağı, Çam Terebentin Esansı, Defne Yağı, Çörekotu Yağı, Ceviz Yağı, Hint Yağı, Zeytin Yağı, Isırgan Yağı, Kekik Yağı, Biberiye Yağı, Sarımsak Yağı, E Vitamini, Menekşe Esansı. Bulunduran özel bir formül. İsterseniz şimdide içeriğinde bulunan yağların saçlara ne gibi faydaları var onları tek tek inceleyelim...


Tatlı Badem Yağı: Saç, kirpik ve sakallara faydasını saymakla bitmez. Saçların E vitamini ihtiyacını karşılayan doğal bir yağ çeşididir. Özellikle yıpranmış boyalı saçlara uygulandığı zaman saçların tekrardan tamir edilip, canlanmasını sağlar. Ayrıca boyalı saçlarda hassas saç derisine sahip kişilerin bir çoğunda gözüken saç derisinde oluşan kızarıklık ve kaşıntıyı da saç derilerine uygulayınca keser. Tabi birde genellikle tüm insanlarca bilinen en bilindik faydası olan; saçları ve kirpikleri çok kolay uzatması. Bence bu bile başlı başına tatlı badem yağını kullanmak için en etkili neden.



Susam Yağı: Saçların yapısını koruyucu ve onarıcı etkisi en bilindik faydasıdır. Onun dışında yıpranmış saçlarda çoğunlukla gözüken kırıkları onarıp, güçlendirir. Ve ayrıca yine boyalı saçları güçlendirmek için haftalık kürler uygulamak mümkün. Diğer saça faydalı yağlar ile birlikte kullanıldığında etkisini ikiye katlar.


Çam Terebentin Esansı: Çam terebentin esansı, buhar distilasyon yöntemi ile elde edilmektedir. Çam terebenti esansının da yine en belirgin faydaları saç uzatması ve saç dökülmesini kesmesi. Özellikle Türkiye'de kadınlar başta olmak üzere çoğu insanın baş belası olan saç dökülmesi problemine çok iyi gelmektedir.

Defne Yağı: Saçlara güzel koku vermesi dışında saçlarda oluşan kepeklenmeyi keser. Defne yağı, saçın yağlanmasını geciktirerek, saç ve saç diplerini beslemeye, yıpranmış ve kırılmış saçları onarmaya, zayıf ve ince telli saçların güçlenmesine, gür, dolgun ve parlak bir görünüme sahip olmasını sağlamaya yardımcı olur.


Çörekotu Yağı: Saç dökülmesini önler. Ve ayrıca daha öncedem dökülen saçların düzenli kullanım sonucu tekrardan çıkmasını sağlar. Ve bir kaç kaynaktan edindiğim bilgiye göre de çörekotu yağı saç beyazlamasınada fayda sağlarmış. Bu bilgi beni heyecanlandırdı. İlk fırsatta deneyip, test edeceğim bakalım denildiği gibi saç beyazlamasına faydası var mı? Eğer ki varsa değmeyin keyfime... ;)


Ceviz Yağı: Doğal bir nemlendirici yapısı olduğu için saç kadar cildede çok faydası vardır. En belirgin faydası ise; saç köklerini beslemesi ve saçlarda kaybolan canlılığı geri kazandırır.


Hint Yağı: Hint yağı nemlendirici özelliği olmasından ötürü kuruyan saçları nemlendirerek saçların dökülmesini büyük ölçüde engeller. Ayrıca gürleştirici özelliğinin olmasından dolayı da saçların olduğundan daha sık bir görünüme kavuşmasına yardımcı olur. Saçı çok uzun zamanda uzayan kişilerin Hint yağı saçlarına sürerek saç uzama süreçlerini hızlandırdıkları da bilinenler arasında yer alıyor.


Zeytin Yağı: Zeytin yağını genellikle yemeklerde ve salatalarda bitkisel yağ olarak kullanan bir millet olarak aslında zeytinyağının faydalarından tam manasıyla yararlanamıyoruz. Zeytin yağı sadece sağlığa olan faydaları ile değil, saçlara ve cilt bakımına olan yararları ile de özellikle hanımların günlük bakımında sıkça kullanması gereken bir bitki yağı olarak uzmanlar tarafından öneriliyor. Zeytin yağı saçtaki kepeği ve dökülmeyi engeller. Saçı parlatır.


Isırgan Yağı: Isırgan yağının saça faydaları ise, saç dökülmesini yavaşlatmak ve incelen saçları tekrar eski haline getirmek içindir. 30’dan fazla çeşidi bulunan ısırgan bitkisi, genetik olarak meydana gelen saç dökülmesine bir çare olmayabilir ancak çevresel faktörler nedeniyle yaşanan saç dökülmesini yavaşlatabilir.


Kekik Yağı:  Kekik yağı saç için oldukça faydalıdır. Fakat kekik yağının yapısı biraz yoğun olduğu için saçı yakabilir. Bu nedenle başka bir yağ ile karışım yaparak kullanmalıyız. Örneğin zeytin yağı ile kekik yağını karıştırınız inanılmaz etkilerini göreceksiniz. En başta söylenmesi gereken ise kekik yağının kepeğe karşı müthiş etkili olduğudur.


Biberiye Yağı: Saçı yumuşatır ve saç derisini besler. Ve ayrıca saçlarda oluşan kaşıntılara iyi gelir. Saç derisindeki kan dolaşımı hızlandırır. Buda saçların daha güçlü ve kopmamasını engellemiş olur. Yani anlayacağınız biberiye yağının da saça faydalarını saymakla bitmez.


Sarımsak Yağı:  sarımsağın kan dolaşımını arttırdığı bilinmektedir. Bu özelliği ile saç derinize olan kan akışını arttırarak saç köklerinin daha fazla oksijene kavuşmasına dolayısıyla güçlenmesine katkıda bulunabilir. Sarımsak yapıyla düzenli olarak saç bakımı yapmak bir kaç hafta sonra saçlarınızın daha güçlü, hacimli ve doğal parlaklığında olmasını sağlayacaktır.


E Vitamini: Saç Gelişimini Artırır. Saç derinize düzenli olarak E Vitamini uygulamak dolaşımı daha iyi hâle getirir ve bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Saçınızı parlaaklığını arttırır. Ve saçları onarır.


Menekşe Esansı: Saçlarınızın güzel kokmasını sağladığı gibi saçların dökülmesinin hızını yavaşlatır ve derilerine gerekli nemi sağlar.  ve ayrıca saçların uzamasını zorlaştıran kırıkları onartır. Böylece saç uzatmaya da faydası olmuş olur.


Gördüğünüz üzere Rozita saç bakım yağı içerisinde bulunan yağların saçlara faydası bir sürü. Birde bu faydalı yağları özel formül ile birleştirince ortaya çok güzel bir bakım kürü çıkıyor. Bizlerin yapması ürünü kullanım şekline göre düzenli olarak kullanıp. Sonuçları kendi gözlerimiz ile görmek düşüyor...

Hoşça kalın...



5 Ekim 2015 Pazartesi

Kardeş kavgaları önlenemez ama azaltılabilir

Pazar günün okulda olan aktiffelsefe'nin düzenlediği mutlu çocuk yetiştirme seminerine katıldım. Seminerde çocuklara; deprem tatbikatları ve müzikler eşliğinde oyunlar oynatırken. Anne ve babalara ise çocuklarda olan problemleri ve gerekçeleri hakkındaki hatalarımızı öğreten -iki tane pedagog tarafından- bilgiler verildi.

Aslında normalde bloglar ve çocuk gelişimi kitaplarında yazılan şeylerden söz edildi. Ama günlük yaşantımızda bildiğimiz hataları belki fark ederek, belkide fark etmeden nasıl devam ettiğimize değinildi. Hatta ara ara çocuklara davranışların; olumlu ve olumsuz taraflarını gösteren tiyatrolar oynandı.


Ben bu seminerde çok aydınlandım. En azından çocuk pedegogu anlatırken kendi çocukluğuma inip, bazı davranışların küçüklüğümde büyükler tarafından bana yapıldığında nasıl rahatsız olduğumu ve o davranışlar yüzünden halen bazen olumsuz etkileri hayatımda hissettiğimi anladım. Bundan sonra aynı hataya ben düşmeyeceğim. En azından düşmemeye çalışacağım. Diye kararlar aldım... Çünkü bizler duyguları olan birer varlık olduğumuz için bazen duygularımızı yönetemeyip, onun yerine duygular bizi yönetiyor. Hele ki birde duygularını (benim gibi) çok yoğun yaşayan bir tipseniz. Yandı gülüm keten helvası...

Seminerde kardeş kavgalarından da bahsedildi. Şu günlerde bizim evde -özellikle sabahları- en çok yoğun yaşanan bir durum olduğu için. O bölümü can kulağı ile dinledim.

Seminerde kardeş kavgaları için ''kardeş kavgaları evrenseldir'' denildi. Bence doğruda. Bizler aynı şekilde kardeşlerimiz ile -vakti zamanında- çok kavga etmedik mi? Aynı şekilde anne ve babalarımız, hatta nine ve dedelerimize de sorsak; Küçükken kardeşleri ile kavga etmişlerdir. 

Kardeş kavgalarını nasıl azaltabiliriz?
Kardeş kavgaları önlenemez. Ama bu kardeş kavgalarını daha çok sıklaştırmak ve sıklaştırma-makta yine bizim elimizde... İki kardeşi birbiri ile kıyasladığımız zaman o iki kardeş birbiri ile daha sık kavga ediyor. Hatta öyle bir hal alıyor ki yaşı ilerlediği zaman birbirlerini çekemeyen ve birbirine düşman iki kardeş oluyorlar. Bu tablonun tek sahibi ise iki kardeşi birbiri ile kıyaslayan anne ve baba. Ne kadar acı; ama hayatta olan şeyler bunlar...

Size bir örnek vermek gerekirse eşim ve ondan iki yaş büyük abisi; onlar küçükken anne ve babası tarafından devamlı. 'bak sen okuyamıyorsun ama kardeşin ( kardeş olan eşim) okumayı öğrendi' diyerek. Sürekli büyük olan  çocuğu kardeşi ile kıyaslamışlar. Peki ya şimdi ne oldu?

Şimdi ikisi de kocaman adam oldu. Ama halen birbirlerini pek sevmez. Sürekli birbirlerini çekemezler. Özellikle büyük olan küçük kardeşini hatasını ve eksiğini arar durur. Vakti zamanında yanlış bir anne ve baba davranışı yüzünden bu dünyada en değerli varlıklarımızdan biri olan kardeş. Kardeş olmaktan çıkıp düşman oluyor.

Buna benzer örnekler etrafımızda illaki vardır. Bizler onları görünce çok yanlış davranış deriz. Ama iş tutmaya gelince bizlerde aynı hatalara düşüyoruz. En masumu bir çocuğa yemek yedirirken ''sen yemezsen abin\kardeşin yiyecek'' diyerek hemen kardeşini önüne sürüyoruz. Ya da ''bak abinin ödevleri daha fazla ama o sıkılmadan yapıyor. Senin ödevin daha az olduğu halde daha çok sıkılıyorsun. Abin\ablan gibi çalışkan ol...'' gibi bir sürü ilk bakışta küçük gibi gözüken ama çok derin izler bırakan hatalar yapıyoruz. Sonrada birbiri ile sürekli dadaşan ve kavga eden iki kardeş arasında kalıp; onların kavgalarını çözmeye çalışıyoruz.

Çözümü çocuğunuz kendisi bulsun...
İki kardeş arasındaki sorunları genellikle anne ve baba çocuk tarafından o kavgaya dahil edilir. Bunun anlamı ise o dahil eden çocuk, kendisinin tarafının tutulup kardeşi ya da abisi\ablasının azarlanmasının istenmesidir. Ama bizler çocukların bu oyununa düşmeyip. Onun yerine çocuğa kaçamak sorular sorup, neden kavga ettiklerini? Kardeşine ya da abisi\ablasına yapılan hareketin aslında kendisine yapıldığında nasıl tepki vereceği sorulup em pati kurması sağlanmalı. Böylece çocuk em pati kurma yeteneğini geliştirerek kendi hatasını bulup, çözümü kendi bulur. Zaten çözümü kendi bulduğu zaman aynı sorun bir daha doğru düzgün yaşanmaz. Tabi bu duruma hemen ilk kavgada başarmamız mümkün değil. Hatta imkansız. Ama zamanla çocukla konuşa konuşa onun em pati kurma yeteneğini geliştirip, sonuca ulaşabilirsiniz.

Biz anne ve babalar ise; bu gibi durumlarda çocuklarımıza karşı daha sabırlı olmalıyız. Belkide kardeş kavgası arasında kalmak peygamber sabrı gerektirir. Ama olsun, sık dişini vereme canını; bu dönemlerde elbet bir gün geçecek. Sonra bizde bizim anne ve babalarımız gibi onların kavgalarını dahi özleyeceğiz. Unutmayalım..... ;)

Hoşça kalın...

3 Ekim 2015 Cumartesi

Bayat ekmekli tirit tarifi

Merhabalar arkadaşlar; facebook ve instragram sayfamda paylaşınca tarifi merak konusu olan bir tarifi bugün sizinle paylaşacağım. Üstelik bu tarif ile bayat ekmekleri değerlendirme yazı dizime ve Konya usulü lezzetler yazı dizime de yeni bir tarif eklemiş olacağım. Çünkü bu tarif bayat ekmekleri (pide) değerlendirdiği gibi Konyalıların meşhur bir yemeğidir.



Hazır buz dolaplarınızda Kurban bayramından kalan etleriniz de varken; bu tariften yapın. Çünkü lezzeti garantili bir tarif. İsterseniz şimdi tarife geçelim de zaman kaybetmeden sizde ailecek yaptığınız hafta sonu yemekleri için bu tarifi yapıp, güzel sofralar ile birlikte sunun...

Bayat Ekmekli (Konya Usulü) Tirit Malzemeleri:

  • Yarım kilo Kuş başı et
  • Yarım kilo yoğurt
  • 2 adet soğan
  • 1 adet kurutulmuş pide (ben bu pideleri; ramazan ayında bayatlayan pideleri bir makas yardımı ile küp küp kesip derin dondurucuda saklamıştım.)
  • 2 kaşık tereyağı
  • 3 diş sarımsak
  • Karabiber
  • Kekik
  • Tuz


Tirit Nasıl Yapılır?


İlk olarak Kuş başı iriliğinden biraz daha küçük doğradığınız etleri bir tencereye alın. Etler önce suyunu bırakıp, sonrada çekene kadar pişirin. Etler suyunu çekince küp küp doğradığınız soğanları da ekleyip, kavruklayın.  Daha sonrada üzerine 1 parmak aşacak kadar sıcak su ilave edip, tencerenin kapağını kapatıp pişirmeye bırakın. 

Etler pişerken sizde ister benim gibi derin dondurucuya daha önceden koyduğunuz bayat pideleri; yada -şuanda evinizde bulunana- bayat pideleri küp küp doğrayın. Daha sonrada bir tavaya tereyağını eritip. Onun üzerine de küp küp doğranmış bayat pideleri koyup, kıtır ekmek yapın. Bu işlemi isterseniz tavada değilde fırında da yapabilirsiniz. Pideleri tereyağı ile kıtırlaştırdıktan sonra servis edeceğiniz tabağın en altına koyun.

Etler suyunu çekip, yumuşamaya başladığında tuzu ve baharatlarını ekleyip. Sonrada ocağın altını kapatıp, dinlenmeye bırakın. 

Etleri pişirip, ekmekleri hazır ettikten sonra bir kenarda sarımsakları soyup, ezin. Sonrada yoğurdunu ekleyip pürüzsüz bir sarımsaklı yoğurt hazırlayın. Daha sonrada onları kıtır bayat pidelerin üzerine tüm ekmeklerin üzerine eşit gelecek şekilde dökün. Etler piştikten bir 10 dakika sonra en üste sarımsaklı yoğurdun üstüne de etleri döküp, servis edin. 



Kurduğunuz sofranın baş köşesine Bayat ekmekli Konya usulü tirit koyun. Sonrada afiyetle 'ımmmm' diyerek yiyin :D

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...

Hoşça kalın.


1 Ekim 2015 Perşembe

Efendiler Efendisi Hazreti Muhammed Kitabı Yorumu (Rahime Kaya)

Yazar: Rahime Kaya

Sayfa Sayısı: 271

Baskı Yılı: 2008

Yayın Evi: Muştu yayınları

Efendiler Efendisi Hazreti Muhammed Kitabı Yorumu (Rahime Kaya)


Bu seneki Memleket ziyaretinde lise öğrencisi olan erkek kardeşim bana Efendiler Efendisi Hazreti Muhammet kitabını verdi. Yazarın daha önceden hiç bir kitabını okumadığım için kitap hakkında pek fikrim yoktu. Ama kardeşimin dediğine göre; bu kitap ile yarışma düzenlenmiş ve o dereceye girip bir saat kazanmış. Kitap için ise; çok akıcı ve akılda kalan cinste yazılmış bir kitap dedi.

Zaten Rahime Kaya kitapta konu olarak Yüce Mevlana'nın ''sen olmasaydın, bu alemleri yaratmazdım.'' iltifatına mazhar olan bir insan olan peygamberimizin hayatı ele aldığı için. Yazar ister istemez güzel bir kitap yazmıştır. Diye düşündüğüm için kitabı alıp. eve getirdim. En son okuduğum kitap bitince; hemen Rahime Kaya'nın kitabını okumaya başladım.

Kitabın İçeriği; Hz. Muhammed Mustafa A.S. hayatını anlatıyor. İlk olarak babasının çocukluğundan, Hz. Muhammed Mustafa A.S'nin ölümüne kadar olan süreyi bölüm bölüm ele almış. Bence çokta güzel ele almış. Kitabı okurken hiç yabancı bir kelime ve terimle karşılaşmadığın için çok kolay şekilde anlaşılıyor. Bence dini bilgilerinin özellikle Peygamberimizin hayatı hakkında bilgilerinin zayıf olduğunu düşünen kişiler alıp, okumalı. Yada orta okul çocuklarınıza dini bilgi dersi vermek için bu kitabı okumasını sağlayarak başlayabilirsiniz. Çünkü kitap hiç sıkmadan çok akıcı şekilde ilerliyor. O sebepten birer tane edinip, gönül rahatlığı ile okuyabilir/okutabilirsiniz....

Hoşça kalın.