30 Mayıs 2017 Salı

Kızımın 40 ı Çıktı!

Daha dün gibi kızımın ilk kez haberini alınca hissettiğin o ilk gün aklımda iken; Hamilelik günlerimde yaşadığım mutluluğumu, sıkıntımı ve üzüntülerimi yüreğimin en derinliklerinde halen hissederken; canım kızım dünyaya geldi... Ve hatta 40 ı bile çıktı! 😄

Huuu sanal alem duydunuz mu? benim kızımın 40 ı uçtu, uçtuuuu gitti. Artık bundan sonra 40 ı çıksın, yok lohusasın sözlerini duymayacağım...  Ohhh be!
Hayatım boyunca özlemediğim tek dönemdir lohusalık dönemi... Hamileliğimi hatta uykusuz kaldığım günleri dahi zamanla özlüyorum,özleyeceğim de. (manyak mıyım ne? 😂) Ama lohusalık dönemini hiç bir zaman özlemedim, özlemeyeceğimi de biliyorum... 👊

40 uçurma suyunun içinde neler konulur? Ve anlamları ne?

27 Nisan, yani Ramazan ayının ilk gününde bizim 40 ımız çıktı. Örf ve adetlerimizi uygulamayı çok seviyorum. O yüzden bende duyduğum ve okuduğum kadar 40 çıkarma töreni yaptım. Bakya şimdi tören denilince kulağa sanki abartılı bir şeymiş gibi geliyor. O sebepten düzeltiyorum, Tören değil.  En iyisi 40 çıkarma banyosu diyelim.

Aslında 40 ımız çıkınca mevlit okutmayı düşünüyordum. Ama maalesef ki 40 ımız Ramazan ayına denk gelince bu mevlit okutma olayını biraz ertelemek zorunda kaldım.

40 çıkarma banyosunu nasıl yaptım?


Yöreye göre 40 çıkarma, 40 çıkartma hatta 40 uçurma olarak bilinen olay çok eski yıllara dayanıyor. Örf ve adetlerimize göre bir kadın doğum yaptıktan 40 gün sonra suyun içine bir takım şeylerin atılıp, daha sonra o suda önce bebek banyo yaptırılır. Daha sonrada o kalan su ile anne banyo yaparmış...

40 uçurma suyunun içinde neler konulur? Ve anlamları ne?


40 tane taş: Güçlü kuvvetli olsun diye

Pirinç: Ömrü bereketli olsun diye

Tuz: Dayanıklı olsun diye

Şeker: Tatlı dilli olsun diye

Bozuk para: Varlıklı olsun diye

Anne baba altın- gümüş alyansı: Anne babaya hayırlı bir evlat olsun diye

Nazar boncuğu: Nazar değmesi diyeymiş

Bunlardan hariç bazı yörelerde zeytin yaprağı da atılıyormuş. Ancak ben zeytin yaprağı bulamadığım için onu atmadım. Sonrada kızımı babası ile birlikte ihlas süresi okuyarak banyo yaptırdık. En sonunda abilerine bir kaşık verip, bir tasın içine ihlas süreleri okuyarak 20 kaşık su Emir abisi, 20 kaşık suda Efe abisi koydu. En son banyo yapıp çıkartırken güzel temennilerde bulunarak o suyu da başından aşağı döküp, 40 banyosunu yaptırmış olduk.

Sonrada hiç giyilmemiş yeni kıyafetlerini giydirdim. Ve kızımın 40 çıkarma suyundan kalan su ile de bende banyo yapıp. 40 çıkarma ritüelimizi tamamlamış olduk.

Geleneklere göre bebeği o gün uzak bir akrabanın evine misafirliği de çıkarılması gerekiyormuş. Ancak biz götürmedik. Çünkü o gün hava yağmurlu idi. Birde Ramazanın ilk günü olduğu için kimseye emrivaki yapmak istemedim. Üstelik bu misafirliğe götürme işleminde 40 gün hiç bebek ve anne evden dışarı çıkmadığı için yapılırmış. Biz bir haftalıkken doktor kontrolü, 11 günlükken 23 nisan gösterisi ve 1 aylıkken park gezmelerine kızımı götürdüğümüz için. Bu ritüele uymamız gerekmiyor sanırım diye düşündüm.

Analar peki sizler çocuklarınıza 40 çıkarma banyosu yaptırdınız mı? Yaptırdıysanız sizler nasıl yaptırdınız? Benim yaptığımdan farklı olarak başka bir şey uyguladınız mı? Bana bildirirseniz çok mutlu olurum...


25 Mayıs 2017 Perşembe

Şairin Romanı Kitap Yorumu

Yazar: Murathan Mungan

Sayfa Sayısı: 582

Baskı Yılı: 2011

Yayın Evi: Metis yayınları

Şairin Romanı Kitap Yorumu

Murathan Munganın 15 yılda yazdığı şairin romanı kitabı resmen elimde süründü. Bu kitabın üstüne 2 kitap bitirdim. Hatta hamilelik dönemlerimde ise kendimi örgüye verip, hiç kitap dahi okumamışlığım oldu. Ne zaman ki bebeğim dünyaya gelip, onu sallama ve uyku nöbetleri tutmaya başladığım anlarda bu kitabı tekrar elime alıp, okumaya başladım. Ve nihayet bitirdim.
Aslına bakarsan roman öyle çok sıkıcı bir romanda değil. Hatta ilk 200 sayfasından sonrası merak uyandırıcı tarzda. Kitabın hemen hemen her sayfasında ise altı çizilecek cümle var. Ama yinede bir şekilde kitap elimde ilerlemedi. Bence bu kitabın elimde bu şekilde yavaş ilerlemesinin 3 nedeni olabilir.
1. Neden: Murathan Mungan bir şair olduğu için. Yazdığı bir roman dahi olsa kitapta şiir kokusu vardı. Bende şiir okumaktan fazla zevk duymayan bir insan olduğumdan olsa gerek...
2. Neden ise: Yazar bu kitabı 15 senede yazdığı için, okurken beni yordu. Çünkü gerçekten de kitabın her sayfasında öyle güzel cümleler var ki. Kafa yorup, yorumlaman için. Kitap öyle okunup, geçilecek tarzdan ziyade ince ince irdelenerek okunacak cinsten bir kitap...
3. neden: Kitapta çok fazla karakter var. Buda bir bölümden başka bölüme atlarken. O karakterleri akılda tutmakta zorlanıp. ''acaba bu hangi karakterdi?'' diyerek geri dönüp, o karakteri öğrenme hissi uyandırıyor...
İsterseniz şimdi de romanın konusundan biraz bahsedeyim...

Şairin Romanı Kitabının İçeriği

'' Elli yıl önce gönüllü sürgün olarak memleketinden denizlere açılmış bilge şair Bendag’ın 100 yaşına geldiğinde yurduna dönmesiyle başlayan romandaki gezegenin ismi Yerküre.

En büyük kara parçası sayılan Anakara’da –ki ben bunu kitabın hatırı sayılır bir kısmında her seferinde Ankara olarak okuyup daha sonra düzelttim- her yıl yalnızca bir kez Odragend’de gökyüzünde her birinin ayrı bir adı ve kısmeti olduğuna inanılan irili ufaklı on üç dolunayın birden olduğu “On Üç Dolunaylı Şenlikler”e katılmak üzere Odragend’e doğru yola çıkan birçok gezgin var. Bunlardan biri de yıllarca evinden hiç çıkmadan yalnızca kitaplarıyla yaşadıktan sonra kendisini yollara vuran şiir filozofu Moottah ve ikisi de ayrı ayrı ikiz kardeşlerinden ayrılıp kendisine katılan küçük çırakları Zeey ile Tagan.

Surlarında şiir bayrakları dalgalanan şehirler, birbirleriyle “en beğenilen” olabilmek için kıyasıya mücadele eden kimi insan öldürecek derecede kibirli ve bencil kimi son derece bilge şairler, şiir kahveleri, rüya terbiyecileri, sözlükçüler…

Tüm bunların yanında yalnızca şairleri öldüren bir katil ve bu katilin izini süren atlı polis Gamenn ile yardımcısı, Anakara’da gezip gördüğü her yeri vücuduna dövme olarak işleten Haritacı Kaa, romanın ölü ama belki de en canlı şairi Serhenas ve tabii dünyalar güzeli şiir okuyucu Zeheyra ile rüya tabircisi Ümma… ''

Şairin romanı kitabının her bölümünde farklı farklı renklerde ayrı kapak tasarımı kullanılmış. Bence çokta güzel olmuş. Yeni bir bölüme başlarken o kapak grafiğini görüp, inceliyor. Daha sonrada bölümü okumaya koyuluyorsun. Yukarıda da yazdığım gibi kitap bir solukta okunacak cinste akıcı değil. Ancak okumaya değer görülmeyecek türden değersizde değil. Hatta edebiyatı değeri çok yüksel olan değerli bir kitap... O sebepten şiir ve edebi eserler okumayı seven kişiler bence kesin okumalı...

23 Mayıs 2017 Salı

Miray Su 1 Aylık

Benim pamuk şekerim, daha doğrusu kusmuklu prensesim bugün 36 günlük oldu. Günler birbiri ardına sıralanırken canım kızım 1 aylık oldu bile. Eee ne de olsa dünyaya gelen büyüyor...

Bu ayda bol bol tensel temasla anne kız aşk yaşadık. Özellikle emzirme saatlerini kızımla göz göze gelerek yapmak harika dakikalar geçirmeme neden oldu. Canım kızım bu ayda kafasını kaldırıyor hatta sağa sola çevirebiliyor. Kısık sesle ninni söylediğim zaman sakinleşip, beni dinliyor.

Yukarıda da yazdığım üzere o bizim kusmuklu prensesimiz. Çünkü bu ayda gazını çıkar, çıkarma fark etmez her iki halde de bol bol kusuyor. Özellikle kusma işlemini benim omuzumda iken yapması sebebi ile bu ayda kıyafetlerimde ki en büyük aksesuar kusmuk oldu. İlk günler kızım her kustuğunda onun kıyafeti ile birlikte kendi kıyafetimi de değişiyordum. Ama ilerleyen günlerde kendi kıyafetimi öyle sık sık değişmez oldum. Nede olsa onun kusmuğunun kokusu bana dünyanın en pahalı parfüm kokusundan dahi güzel kokuyor. Ama tabi kızımın kıyafetlerini yine günde en az 4 defa değişiyorum.
Nede olsa bugünlerde en büyük hobim kızıma farklı farklı kıyafetler giydirip, fotoğraflarını çekmek. :) Bakınız 1 aylıkken çektiğim 1. aylık konseptli fotoğrafımız..


Uyku düzenini oluşturmak için elime bir kalem ve not defteri alıp, uyuyup, uyandığı saatleri yazıp, bir düzen oluşturmaya çalıştım. Şimdilik o düzeni tam oturtamamış olsakta; oluştu gibi. İnşallah ilerleyen aylarda bu düzeni tamamen oluştururum.


Uyutma şekli; kızımı emzirip, gazını çıkardıktan sonra küçük, seyyar beşiğine koyup sallayarak uyutuyorum. Beşiği sallarken huysuzsa ninni söylüyor. Ama öyle huysuz değil, uslu uslu beşikte bakıyorsa elime kitap alıp. Bir yandan kitap okuyup, bir yandan da beşik sallıyorum. Hatta dün kitap okurken aklıma gelen bir konsept ile kızımın fotoğrafını çekip, instagramda paylaşmıştım.


Veee gaz sorunu. İki tane erkek çocuğu büyütmüş bir anne olarak erkek çocuklarında ki gaz probleminin ne kadar can sıkıcı bir sorun olduğunu çok iyi bilirim. Ancak hamile iken; kız anaları genellikle gaz problemini erkek çocuklarına nazaran kızlarda daha az yada hiç olmadığını söylemeleri üzerine 'gaz problemi yaşamayacağım' diye seviniyordum. Ne yazık ki erken sevinmişim. Benim kızımda da gaz problemi var. Hatta yanında bonus olarak zaman zaman büyük tuvaletini yapmakta zorluk çekmede eklendi. Özellikle gazı sıkıştırdığında bazen öyle kızarıyor ki. O halini görmeniz lazım. Gerçekten de çok komik oluyor.

Evet biliyorum her çocuk farklıdır. Bu çocuklar aynı karın içinde büyümüş olsalar dahi... Çünkü her çocuk kendi hikayesini kendi yazar... Ama bir şey daha biliyorum. Annelik ise tecrübe kazanıldıkça tatlanan bir duygu. Her çocukta ayrı tatlanan annelik duygusu 3. çocuktan sonra tadından yenmez bir hal alıyor. 


16 Mayıs 2017 Salı

Şık Mutfaklar İçin Ankastre Renkli Buzdolabı

Siz de ankastre renginin mutfaklara çok yakıştığını düşünenlerden misiniz? Bu yıl ankastre renklere ilgi çok fazla: Gümüş grisi bu renk, mutfaklarda hakikaten güzel duruyor ve bulunduğu her ortama değer katıyor. En çok da buzdolabı modellerine yakıştığını düşünüyorum, ankastre renkli buzdolapları mutfakların gerçekten de havasını değiştiriyor. Bu nedenle Uğur Soğutma’nın UES 585 D2K NFI A++ isimli buzdolabı modelini görür görmez sipariş etmeye karar verdim: Ankastre renginin en şık tonunu kullanıyor.

Sevdiğim bir renge sahip olması, tek tercih nedenim değildi elbette. Uğur Soğutma’yı gayet iyi tanıyorum, 60 yıldan fazladır derin dondurucu modelleri ile soğutucu cihazlar üretiyor. Açıkçası, bu sektörde rakibi olduğunu düşünmüyorum ve buzdolabının da bir soğutma uzmanından alınması gerektiği kanaatindeyim. Hem markayı, hem de ankastre rengini görür görmez satın alma kararı vermem bundan kaynaklanıyor. Buzdolabını yaklaşık 3 aydan bu yana kullanıyorum ve izlenimlerim şöyle:

İç hacmi 585 litre ve fazlasıyla yeterli geliyor. Açıkçası bu büyüklükteki bir iç hacmi, çoğu marka ancak en üst düzey ve en pahalı modellerinde sunabiliyor. ’da ise standart geliyor! Buzdolabı içerisindeki şeffaf sebzelik bölümü özel, zira nem kontrolü yaparak sebzelerin daha uzun süre taze kalmasını sağlıyor. Ayrı bir “0 derece” bölümü de var, süt ve et ürünlerini bu bölüme koyarak kullanım ömürlerini uzatabilirsiniz.

Buzdolabının no-frost özelliği var ve dondurucu bölmesinin kapasitesi tam 97 litre. Çoğu aile için fazlasıyla yeterli olacak bir kapasite bu. Isı kontrolü tamamen otomatik, bu da maksimum seviyede enerji tasarrufu yapmasını sağlıyor. Dış kapağı üzerinde bir LED gösterge var, hem çok şık duruyor ve hem de kapağı açmadan buzdolabı kontrollerine ulaşmanızı sağlıyor. Buzdolabını geceleri de kullanmayı sevenlerdenseniz hiç merak etmeyin: LED aydınlatması, toplam 5 adet temperli cam rafı mükemmel bir şekilde aydınlatıyor. Fiyatının çok üzerinde özellikler sunan UES 585 D2K NFI A++ modelini satın aldığım için çok mutluyum, mutfağım hem çok daha şık bir hale geldi ve hem de çok kaliteli yeni bir buzdolabım oldu! https://satis.ugur.com.tr/item/ues-585-d2k-nf-a/100030 adresinden siz de sipariş verebilir, ödemenizi 12 taksit halinde yapabilirsiniz.


Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Mayıs 2017 Pazartesi

ANNELER GÜNÜ HEDİYELERİM

Her ne kadar ''Annelerin değeri bir günle kısıtlı olamaz. Her gün hatırlanması gerekli. Ve anneler gününde ben tüketin çılgınlığına dur demek için, hediye istemiyorum'' desekte...

Hangi anne, hatta anneden ziyade hangi insan hediye almak istemez ki? Bence hediye alınca tebessüm etmeyen ve mutlu olmayan insan yoktur.

O zaman analar, bırakın alçak gönüllüğü, senenin bir günü 'anneler günü' demişler ve bizlere hediyeler alıp, şımartılmanızı istemişler. Bence bizlerde ''yok yavrum bana hediye alma, istemem'' diyerek çocuğumuzun şevkini şimdiden kırmayalım. İsteyelim, isteyebildiğimizi. Hatta çocuklarımıza o gün gelmeden bir kaç gün önceden onların kulaklarına ufaktan ''pazar günü anneler günü, belki anneler günü için hediye almak istersin. Al bu harçlığı'' diye kulaklarına fısıltayarak, ceplerine harçlıklarını koyun. Çekinmeyin, utanmayın. Onlar sizin çocuklarınız. Onlardan da utanacaksanız, işiniz var...

Senede bir gün bizi şımartmışlar, hediyeler almışlar çok mu? Bence değil.  Hatta az bile.
Bakmayın şimdi size bunları yazdığımı, bende öyle çocuklarımdan ağzım ile hediye isteyemem. Ama iş kocişko olunca isterim. Hatta kocam sana söylüyorum, çocuklar siz anlayın mantığını dahi kullanmışlığım olur. Ama bu sene ailemize yeni gelen pamuk şekerim sebebi ile gözümde ne anneler günü, nede hediyesi vardı. Nede olsa ben hediyelerin en güzelini Miray'ımı kucağıma alarak, almıştım. Kızımdan daha güzel ve değerli bir hediye düşünülemezdi...

Ama çocuklarım benim böyle özel günlere ne kadar takık bir ana olduğumu bildiği için. Emir'im yine beni şaşırttı. Ben bu çocuğun sürpriz anlayışına ve o günü bir gün önceden kutlamasına hayranım. Böylece hiç aklımda yokken; pattadan karşıma çıkıp, elinde hediye paketi hediyeyi veriyor. Ki genellikle hediye aldığım anlar çok stres ve sinirli olduğum anlara denk geliyor. Hediyeyi görünce surat ifademin nasıl değişip, yumuşadığını varın siz hayal edin.

Bu cumartesi Miray'ın gaz problemi ve Efe'nin eskisi kadar onunla ilgilenemediğim için beni bunalttığı bir anda. Emir elinde hediye paketi ''Anneciğim anneler günün kutlu olsuun'' diyerek bana uzattı. Önce bir afalladım ''Ne oluyor'' diye sonra ''Sahi ya bu pazar anneler günüydü'' demi diyerek sevindim. Sonrada kuzuma sarılıp, onu bağrıma basıp, öylece kaldım. Evlat kokusu ve sevgisi gerçekten de bambaşka bir şey. Hele birde oğlum gibi büyüyüp, sizin emeklerinizin farkında olup, sizleri düşünüp, sizlere hediyeler aldığını görmeniz anlatılması imkansız bir duygu, mutluluk...



Bu arada ZEVKLİDE kerata. Hediye seçimini hiç kimseden yardım almadan, tamamen kendi zevk ve düşüncesine göre yapıyor. Ki en çok hoşuma gidende bu zaten. Kimsenin hatırlatmasına gerek duymadan kendi düşünüp, yapıyor olması....

Evet romantik, hassas ve düşünceli bir oğlum var. Ama kocişkonunda hakkını yemeyelim. Oda artık eskisi gibi hediye almamak için bin türlü bahaneler sunan adam değil. Onun yerine tıp ki Emir'im gibi düşünceli, hassas ve romantik bir adam oldu. Alttaki bileğimdeki saatte onun 'anneler günü hediyesi...


Peki ya ak kuzum ve pamuk şekerimin hediyeleri ne mi? Pamuk şekerimi her emzirdiğim de gözlerini kocaman açarak, bana hayran hayran bakması. Bana en büyük hediyesi. Ak kuzum ise bana bakkaldan en sevdiğim cipsten alıp, ''Anneciğim anneler günün kutlu olsun'' dedi. :)

Ve son olarak; Doğurmuş, doğurmamış,
Doğurduğunu bağrına basmış, doğurduğunu bağrına bile basamamış,
Kendi anne olan, vicdanı anne olan, ruhu anne olan, bütün kocaman yürekli kadınların
anneler günü kutlu olsun!..


12 Mayıs 2017 Cuma

Ortaokul Öğrencilerinde Görülen Olumsuz Davranışlar

Ortaokul Öğrencilerinde Görülen Olumsuz Davranışlar


5.sınıfa yani yeni sisteme göre orta okul 1. sınıfa giden oğlumun (hatta diğer öğrencilerin velileri ile de konuşunca tespit ettiğim şekilde; o öğrencilerinde) davranışlarında ve okul başarılarında gözle görülür bozukluk var. Tabi biz velilerde ilk 4 yıl boyunca gayet sakin ve anlayışlı çocuğa ne oldu da bir anda öfke patlaması yaşıyor? Diye sormadan edemiyoruz
.
Benim tespitlerime göre orta okula başlayan çocuklarda görülen farklılıklar

  1. Popüler olma isteği. Bunun içinde gereksiz şakalar yapıp, olmadık yerde konuşmaya başlıyorlar. Bu popülerlik duygusunu en çok arkadaşları içinde yaşamak istediği için sınıfında daha çok yapıyor. Hatta bazı ders öğretmenlerinden duyduğuma göre; bazen ders sırasında parmak kaldırıp, söz alır. Sonrada o dersle alakalı olmayan bir şeyler söyleyerek güya espiri yapmak istermiş. Normalde oğlumun yapacağı bir davranış değildir. O yüzden ilk duyunca çok şaşırmıştım.
  2. Sosyal medyadan hesap açmak istemesi. Biz bu sene kardeşi ile ortaklaşa bir hesap açtık. Üstelik hesabını ben ve babası sürekli takip ediyoruz. Gerçi hesabı açınca daha çok kullanmak isteyecek diye tahmin ediyordum. Ama neyse ki düşündüğüm gibi olmadı. İlk açtığımızda bir kaç öz çekim çekip, paylaşmıştı. Ama artık hevesini aldı. Bazen günlerce hesabına hiç girmediği zamanlar oluyor.,
  3. Dış görünüşüne daha fazla özen göstermek. Gerçi bu maddeyi henüz 7 yaşındaki çocuklarda dahi görülüyor. Ama benim oğlumda normal zamanlarda öyle dış görünüşüne ve nasıl göründüğüne pek önem vermezdi. Bu dönemde saçlarına fena halde takmış durumda saçlarını kestirmek istemiyor. Saçlarının önünü uzatıp, gözlerinin içine kadar giren kar külünden hiç rahatsız olmuyor. Üstelik zaman içinde konuşurken, otururken sürekli elleri saçlarında, saçları ile oynamayı tik haline getirecek diye endişe etmekteyim.
  4. Çok unutkan.  Bazen okulda defter ve kitaplarını unutuyor. Hatta üzerine giydiği hırka ve ceket gibi giysileri dahi unutup geliyor. Tabi okula giderken de; o günkü ders için götürmesi gereken materyalleri unutması da cabası
  5. Asiii! Bu aralar en çok şikayetçi olduğum davranışı. Bize (anne ve babasına) karşı çok asi. Bizim söylediğimiz sözü tutmuyor. Hatta her sözümüze muhalefet olmaya bayılıyor. 
  6. İsyankar. Zaman zaman 'neden ailenin en büyük çocuğu oldum ki?' 'keşke en büyük çocuk olmasaydım. Yada siz beni çok sevmiyorsunuz' gibi cümleler kurarak, hoşnutsuzluk duyduğunu dile getiriyor
  7. Dikkat eksikliği. Bunu da yine ders öğretmenleri ile konuşmam sonucu öğrendiğim bir özelliği. Aslında normalde çok zeki olan çocuk derslerine odaklanıp, dikkatini veremediği için. ders notlarında inanılmaz bir düşüş yaşandı. Ve halende yaşanmakta
  8. Dağınık... Evet huy olarakta fazla düzenli bir çocuk değildi. Ancak özellikle bu dönem dağınıklığını çantasının içi kalem açacağından, müspette kağıdına kadar bir sürü çöp sayılacak şeyler ile kitap ve defterlerini birlikte karman dolaş görmeye artık bünyem kaldırmıyor.
Gibi... Benim aklıma gelen ve çocuğumda çoğunluklu gördüğüm kötü huylar bunlar. Benim gibi ortaokul anası olan kişiler benim unuttuğum maddeler varsa ekleyebilir.

Ortaokul da her derse ayrı öğretmen girmesi ve kendilerinden büyük çocuklarla aynı okulda olmaları sebebi ile artık bir 'ben büyüdüm' duygusu oluşuyor. Ve bu duygunun verdiği ağırlık ile kendini bulma girişimine kalkıştığı için tüm duygu ve düşünceleri alt üst olduğu için ister istemez bir bocalama dönemine giriyorlar. Bu dönem onlar için ince bir çizgi var. Çocuklarımıza sahip çıkıp, onlara doğru yolu gösterirsek. Yine eski çocuğunuza kavuşabilirsiniz. Ama yok beceremesezsek; o zaman bize geçmiş olsun. O çocuğu tekrar eski haline döndürmek bizim için hayel olur. Yada eski haline dönmesi için zaman gerekli olur. Bu bilgiyi sınıf öğretmeninden öğrendiğim bir bilgi olduğu için buraya ekledim. 

Ben şimdilik oğlumu o çizginin kenarından çekemedim. Hatta zaman zaman diğer tarafa geçti, yada geçecek diye panikler yaşadım. Ama halen o çizgide duruyor gibi. İnşallah Allah'ın izni ile kuzum yine eski anlayışlı ve akıllı oğlum olacak. Allah tüm küçük ergen annelerinin yardımcısı olsun (amin)


11 Mayıs 2017 Perşembe

Lohusa Gecelik Seçimi Nasıl Olmalı?

Hamileliğin son yıllarında hastahane çantası hazırlarken içine koyacağın en önemli malzemelerden biride lohusa geceliğidir. Doğum yaptıktan sonra, hastahane önlüğünü çıkarıp, lohusa geceliğini giyersin.

Lohusa geceliği seçimi yaparken, ilk dikkat etmemiz gereken unsur geceliğin düğmeli olması. Çünkü bebeği ilk günlerde sık sık emzirmek gerekiyor. O yüzden bebeğini emzirirken sana kolaylık olması açısından önden düğmeli yada yan taraflarından düğmeli olmalı. 

Pijamalarının beli ise ayarlanabilir olmalı. Nede olsa doğum yapınca hemen eski kilona hemen gelemezsin. O yüzden ne hamile halindeki gibi belin, nede ilk hamile kaldığın andaki gibi bir belin olamayacağı için, bel boyutu ayarlanabilir olması senin için iyi olur. 

Lohusalığın baş belası olan terlemeyi engellemek için ya %100 pamuklu kumaşlardan üretilmiş lohusa gecelik tercih edilmeli. Yada penye-pamuk karışık terlemeyi engelleyen kumaşlardan üretilmiş olmalı.

Tabi birde özellikle ilk hamileliği olan acemi annelerin ikilemde kaldıkları bir diğer konu ise gecelik mi? yoksa pijama mı olacağı? İki seçeneğinde avantajlı ve dezavantajlı yanları var.
Misal; Doğumhanenin buz gibi olması ve doğumhanede yaşanan travmadan kaynaklı ilk doğumdan çıktığın anlarda tir tir titrersin. Bu sebepten pijama sıcak tuttuğu için iyi bir tercih olabilir. Bir başka artı yanı ise pijamanın içinde rahat hareket edebilirsin. Kesinlikle toplanma yapmaz. 
Ama normal doğum değilde sezeryan yada dikişli doğumlar olması halinde ise gecelik olması gerekiyor. Dikiş kontrolünde sürekli pijama çıkarıp, giymekle uğraşmazsın. Yada sonda takılma gibi durumlarda da gecelik kullanmak şart olur. O yüzden 3 defa lohusalık geçirmiş bir bayan olarak buradan sizlere tavsiyem hastahane çantasında en az birer tane lohusa geceliği vede lohusa pijaması bulundurun. Nede olsa her ihtimali düşünmek gerekiyor.

Lohusa Gecelik Seçimi Nasıl Olmalı?

Peki şimdi lohusa geceliğini nereden almak gerekir? Diye bir soru kafanıza takıldıysa. Yine sizlere nacizhane bir tavsiye iç giyimde bir sürü farklı model sunan ifondi çok güzel bir tercih olur. Çünkü ifondi sitesinde üretilen tüm ürünler yerli malı olup, sağlığa zararlı hiç bir şekilde kumaş kullanılmamış. Sitedeki ürünlerin hepsi yüzde yüz orijinal ve tasarım parçalar. Üstelik hamile ve lohusa takımlarında %44'e varan indirimlerde bulunmakta. Bence bu fırsat kaçmaz. Sizlerde hemen sitedeki ürünlere bir göz gezdirin.

Günümüzde her zaman şık ve hoş olmayı isteyen biz bayanlar, doğum sonrasında da bu şıklıklarımızı devam ettirmeyi amaçlıyor ve bakımlı görünmeyi arzu ediyoruz. Lohusa pijama veya geceliklerimizin kalitesi ve rahatlığı, kendimize olan güvenimizin tazelenmesi ve iyi hissetmemiz açısından önemlidir. Birbirinden güzel modeller arasında bizi yansıtan pijamaları ve özellikle mevlitlerde giyilen saten, göz alıcı lohusa gecelikleri giyerek, hem anneliğin hem de kadın olmanın keyfini birlikte sürebiliriz.


9 Mayıs 2017 Salı

2017 Yaz Mevsimi Ayakkabı Seçimleri

Ayakkabı alış-verişi yaparken genellikle topuklu ayakkabılar gözüme daha zarif ve şık geldiği için alırım. Ancak günlük hayatımda da misal; okula giderken, market ve pazar gibi yerlere giderken de topuklu ayakkabı yerine hemen ayağıma takıp, çıkabileceğim ayakkabıları tercih ediyorum.

O sebepten bende bu yaz bebeğimin kırkı çıkınca parklara ve gezmelere giderken ayağımın içinde rahat edebileceği bir ayakkabı almayı düşünürken. Gözüme takılan 'benim olsa, kesin giyerdim' dediğim ayakkabıları bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.

2017 Yaz Mevsimi Ayakkabı Seçimleri


Şuanda seçim yapacağım ayakkabıların en önemli özelliği içinde ayağımın rahat etmesi ve giyimi kolay olması geliyor. Ancak tabi şıklığı da es geçemiyorum. ;)

1. Mevsim yaz olduğu için, ilk ayakkabı seçimimi renkli bir ayakkabı seçimi güzel olur diye örgü desenli, eflatun renkli düz taban bir ayakkabı olarak belirledim. Bakınız burada

2. Seçimi ise bu aralar takık olduğum renk olan hardal sarısı renkli, düz rahat bir ayakkabı.Yazlık elbiselerin altında hoş olurdu, doğrusu. Burada

3. Evet renk yaza yakışıyor, ancak siyah renkte her mevsim yadırganmadan giyilebilen bir renk olduğu için,: 'acaba siyah, retro tarzında dolgu topuklu bir ayakkabı mı alsam?' diyede düşünmüyor değilim. Siyah ayakkabıda burada 


2017 Yaz Mevsimi Ayakkabı Seçimleri


4. Parmak arası sandaletler de parklara giderken ve tatile giderken giyilebilecek tarzda ayakkabılar olduğu için, Bohem tarzında papatyalı, düz taban, parmak arası sandalette de gözüm kalmadı değil. Beyaz renkli sandalet Burada 

5. Ve gül desenli, bej renkli, bohem tarzı sandalette ayrı bir güzel değil mi? Bej renkli sandalet ise burada

6. Bu tarz lacivert renkli bir ayakkabım var. Ayaklarda çok şık duruyor. O yüzden bu şekilde pudra renkli bir ayakkabı seçimi de fena sayılmaz. Sizce de güzel değil mi? Son ayakkabı ise burada 

Benim seçimlerim şimdilik bunlar, ancak halen bakınmak-tayım. Çünkü sitede farklı renk ve desenlerde o kadar çok tercih var ki; hangisini seçeceğim konusunda kafam çok karışık. Bakalım nasıl bir ayakkabı seçip, sipariş edeceğim?


8 Mayıs 2017 Pazartesi

23 Nisan Gösterisi Ve Gösteriyi 11 Günlük Bebek ile İzlemem

Merhabalar sevgili arkadaşlar;

Bugün sizlere geçmiş 23 Nisan gösterisini paylaşmak istiyorum. Evet biliyorum bu yayını paylaşmakta çok geç kaldım. Ancak bloğum aynı zamanda benim hayatımda değer verdiğim anları yazdığım bir arşivim olduğu için yazmak istiyorum. Ki zaten 23 Nisan Kutlaması'nı 23 Nisanda değilde 28 Nisanda kutlandığı için. Benim geç yazmamın pek önemi olmaz diye düşünüyorum.

İlk olarak 23 Nisan kutlamalarının neden 23 Nisan pazar günü değilde, 28 Nisan Cuma günü kutlandığını açıklayayım. 23 Nisan günü Türkiye genelinde yağışlı bir hava hakim olduğu için, zaten il ve ilçelerin çoğunda ya erken bir kutlama, yada geç bir kutlama yapıldı.
İyi mi oldu? Yoksa kötü mü oldu? Sorusunun cevabı ise düşünce ve bakış açısına göre değişir. İyi olmadı. Çünkü 23 Nisanı gününde kutlamak en güzeli olurdu. Ancak kötüde olmadı. Yağmurlu havada çocuklar incecik kıyafetler içinde üşüyecek ve ıslanacaklardı. En azında çocuklar sıcak havada üşümeden ve ıslanmadan gösterilerini rahatlıkla yaptılar. Tabi havanın güzel olması sebebi ile gösteriyi izlemeye gelen kişi sayısı da fazla olması çocuklar için ayrıca güzel oldu...

23 Nisan Gösterisi Ve Gösteriyi 11 Günlük Bebek ile İzlemem

Canım kuzum Bu yılki 23 Nisan gösterisi balkan danslarıydı. İlk olarak yavaş şekilde başlayan gösteri en sonunda hızlı damat halayı şeklinde devam etti. Aslında gösteri ile ilgili birde videom var. Ama gösteriyi izlerken zaman zaman duygusal anlar yaşadığım için elimi çok titretmişim. O sebepten video pek izlenilecek şekilde olmadığı için eklemeye gerek görmedim.

23 Nisan Gösterisi Ve Gösteriyi 11 Günlük Bebek ile İzlemem

11 günlük bebeğim ile oğlumun gösterisini ''izleyemeyeceğim'' diye düşünürken, kayın validemin teklifi ile hemi kızımı emzirip, ağlatmadım. Hemide oğlumun gösterisini rahat rahat izledim.
Nasıl mı? İzledim, çünkü kayın validem 11 günlük kızım ile arabada bekledi. Bende her saat başı arabaya gidip, kızımı emzirdim. Böylece iki çocuğumu da ihmal etmeden onların gönlünü ve ihtiyaçlarını gidermiş oldum.

Tabi oğlumun arkadaşları ile birlikte oynadığı halk oyunlarını görünce; lohusa kafası vede sulu gözlü bir anne olmamdan kaynaklanıyor olsa gerek; iki gözü çeşme ağladım. Etrafıma bakınca benden başka ağlayan kimsenin olmaması sebebi ile utandığım anlar dahi oldu. :( O değilde ne olacak benim bu duyguları yoğun yoğun yaşama halim yaaa?


6 Mayıs 2017 Cumartesi

Atasun Optik Güneş Gözlüğü Seçimim

Güneş gözlükleri eskiden trend parçalarındandı. Ama artık trend parçalardan ziyade göz sağlığı için gerekli bir araç. Çünkü güneşin zararlı ışınlarının direk gözünüze temas etmesini engelliyor. Böylece gözleriniz güneş gözlükleri sayesinde zararlı ışınlardan korunup, zarar görmüyor. Ancak piyasada ucuz çin malı olan gözlükler gözlerinizi güneş ışınlarından korumadığı gibi zarar dahi veriyor.
Sizlerde gözlerinizi güneş ışınlarının zararlı ışınlarından korumak istiyorsanız kesenin ağzını biraz açıp. Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı orijinal gözlükler alın. Tabi her ücreti yüksek olan gözlükte Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı gözlükler değil, bunu unutmayın. 
Gözleri çok hassas bir insanın, özellikle güneşli havalarda dışarı çıktığım zaman gözlerim yaşarır ve gözlerimi kısarak bakarım. Tabi bu durumda zamanla göz kenarlarında kırışma olacak. Sonrada yüksek ücretli kırışıklık kremleri almak zorunda kalacağım. Sizi bilmemem, ama benim güneş ışınları yüzünden erkenden kırışmaya hiç niyetim yok! Çaresi varken; neden lades oynayayım ki?
Gues marka güneş gözlükleri modellerine

Gönül rahatlığı ile Atasun optik'in internet sitesinden dünyaca ünlü ve tanınmış markaların gözlüklerine bakıp, bana en çok yakışanı seçeceğim. Evet güneş gözlüğü kullanmamın en büyük etkeni göz sağlığım için, ancak görüntüde önemli. Bana en çok yakışanı düşündüğüm bir güneş gözlüğüne sahip olmak aynı zamanda benim tarzımı ve stilimi yansıtacak. Eee o zaman ne duruyoruz hemen Atasun Optik'in internet sitesinde yer alan güneş gözlüklerine hep birlikte bakalım.
Bu sitedeki Gues marka güneş gözlükleri modellerine bayıldım. Özellikle bu modeller içinde Guess GU7468 10B 59 modeli çok hoşuma gitti. Bence bu model benim suratıma çok yakışacak. Ki zaten suratım her gözlük modelini kaldıracak cinsten olduğu için her model bana yakışıyor. :)
Gues marka güneş gözlüğü modellerinden GU7468 10B 59 model, 2 yıl garantili ve %100 UV korumalı olan gözlük görüntü olarak beni tamamlarken, göz sağlığımı da koruyor olacak. 
Eee o zaman ne duruyorum. Hemen bu gözlüğü kendime sipariş edip, bu yaz ailemle birlikte çıktığım tatilde bol bol kullanayım. Ne dersiniz güzel olmaz mı?

4 Mayıs 2017 Perşembe

HOŞ GELDİN BEBEĞİM

En son 40 haftalık hamilelik günlüğü yazımda da paylaştığım üzere benim sürpriz yumurta yerinde gayet memnun olsa gerek ki. Öyle uzun boylu ne kasılmalarım nede sancılarım yoktu. Ara ara sancılarım vardı, ama öyle düzenli aralıklarla tekrarlamıyor bir müddet sonra kesiliyordu. O yüzden ''bu sancılar çok normal, doğum sancısı değil. Bu 3. hamileliğim, doğum sancısını hiç anlamaz mıyım.'' diye gitmemek için bin türlü bahaneler uyduruyordum..
Ama açılma olduğunu zaman zaman duydum acıdan anlamaya başladım. Ve en son 16 Mayıs referandum günü, kocişkom ile oyumu kullandım. Sonra akşam eve gelen kayın validem ve eltimi ağırladım. Onlar bende iken de yemek hazırlarken, bulaşıkları makineye dizip, çıkarırken ara ara ufak çaplı sancım oldu. Ama o sancılar da başlaması ile 1-2 dakika sonra bitmesi bir oluyordu. Hatta uzun süre koltuk üzerinde oturmam sonucu da kasıklarıma sancı giriyor ve çıkıyordu. Tabi ben tüm bu sancı ve kasılmaları zamanın yaklaşmasına yorumladığım için, gayet normal görüyordum.

Fakat eşim benim bu sancılanmalarıma ve 40 haftayı doldurmamı da görünce işkillendi. Ve beni acile götürmek istedi. Ben tabi 'yok ya bir şey yok, Bu şekilde sancılanmam çok normal...'' gibi sözlerimi duymamazlıktan gelip. Beni zorla ısrar ederek, acile götürdü.


Acile gittiğimde acildeki doktor ilk çat muanesini yaptı. Ve 3 cm açılma var dedi. Ne şekilde kasılma ve sancılarımın geldiğini de duyunca: ''Seni hemen yatışa almamız gerekli. Bebek hemen gelme olasılığı yüksek.'' Dedi. tabi ben öyle sancısız yatış istemedim. Bu sefer doktor. 'Seni bir kezde NST ye alalım.' dedi. Ve NST de ufak çaplı sancılar çıkınca bu gece bilemedin sabaha kesin senin doğum başlar dedi. Doktorun bu şekilde net konuşması sonucu istemeye istemeye de olsa yatışım gerçekleşti.

İşlemleri yapıp, yatışım gerçekleşene kadar 1 cm daha açılma olmuş bile. Serum bağlanıp, yatarken ara ara düzensiz sancılarım yine gelip-gitmeye başladı. Doktor düzensiz sancılarımı düzene sokmak için suni sancı serumunu da bağladı. Tabi bu serum ile birlikte sancılarım iyice yoğunlaşıp, daha sık ve uzun vadeli sürmeye başladı. O sancıları anlatmanın tarifi imkansız. Bu sancıları ancak benim gibi suni sancı çekenler anlar.

Açılmanın gerektiği kadar olduğunu, ancak bebeğin yukarıda kaldığını, bunun için suyumun patlatılması gerektiğini söyledi doktor. Ve bebeğin suyunu patlattılar. Bu su patlatmada tıp ki suni sancı gibi daha çok acı vereceğini beklerken; aksine biraz olsun rahatladım.

Sonrada ıkınma hissinin gelmesini bekledik. Zaten suyum patlatılmasından sonra fazla zaman geçmeden bende ıkınma hissi oluşmaya başladı. Tabi ıkınma hissi ile birlikte doğum başladı. Zorlu ve yorucu bir doğum sonunda ''ingaaaa! ingaaaa!'' diye ağlayan miniğimin sesi ile tüm acı ve sıkıntılarımı unutmam bir oldu. Ve derinden bir ohhhh çekip, bol bol şükürler ettim. Doğum masasında benim gibi doğum sancısı çeken ve doğum yapan tüm kadınlara Allah yardım etsin ve İsteyene herkese bu duyguyu yaşatsın diye dua ettim.

HOŞ GELDİN BEBEĞİM normal-dogum-hikayesi-pozitif-dogum-doğum-hikayeleri

Canım kızım dünyaya gözlerini 17 Nisan gece 01,30 da 3kg 480 gram olarak açtı.Sonrası ise tıp ki bir rüya gibiydi. Onun o elleri ve ayaklarını çırpıştırarak ağlamasını izlemek; daha sonrada hemşirenin bana emzirmem için verdiği bebeğim ile ilk temasım harika dakikalardı. Onu kucağıma alınca o cennet kokusunu koklayınca resmen mest oldum. Sonrada uzun bir aradan sonra tekrar emziriyor olma hissi ise bir başka güzel bir duyguydu. Tıp ki diğer bebeklerimi emzirirken duyduğum heyecan ve mutluluğu tekrar yaşadım. Halbuki bu minik benim 3. bebeğim olduğu için bu tarz duygulara alışık olmam lazımdı. Ama yok her bebeğin doğum hikayesi başka olduğu gibi. Her bebeğin sevgisi ve heyecanı da başka oluyormuş. O an anladım ki. 3. çocuk değil, 10. çocuk dahi olsa bu duyguyu yine aynı şekilde yaşayacağımı...

Sonrasında minik kızımın köprücük kemiğinde kırık olduğunu öğrendim. Ve öğrenmem ile resmen dünyam başıma yıkıldı. Kah doktorlara ve hemşirelere kızdım. Ama en çokta kendime kızdım. Gerektiği gibi ıkınamadım da o yüzden oldu diye en büyük hakareti ve yüklenmeyi kendime yapınca dayanamayıp, ,ki gözü iki çeşme ağladım. Peki ya sonra ne mi oldu?
Şimdi düşündüm de bu konu önemli bir konu. Çünkü normal doğum yapan kadınların bebeklerinde bu tarz köprücük kemiklerinde kırıklık olma ihtimali varmış. Bu gibi duruma maruz kalınca neler yapacağınızı ve nasıl geçip-geçmeyeceğini anlatan bir yazı hazırlasam iyi olacak. Çünkü ben bu tarz bir olayı daha önceden hiç duymamıştım. O sebepten çok korktum. Ve benim gibi aynı duyguyu yaşayan insanlara ulaşıp, onların neler yaptığını ve nasıl iyileşip yada iyileşmediğini öğrenmek istedim. Ama netten doğru düzgün bir kaynağa ulaşamadım.
O sebepten ben yaşadığım duygu ve deneyimlerimi burada paylaşıp, benim yaşadığım gibi bir olay başına gelen kişilere yol göstermek ve onlara yardımcı olmak isterim....