30 Kasım 2015 Pazartesi

Kuyruklu yelek kombini

Haftanın ilk gününden herkese selamlar!...
Nasılsın sevgili okur. Bugün bildiğiniz üzere sonbaharın son günü; artık kışa yarın itibari ile ilk adımımızı atmış bulunacağız. Kış denilince herne kadar her tarafın bembeyaz gelin gibi karla kaplanmış hali gelse de; ister istemez insanın içine bir ürperti kaplıyor. Çünkü kış=soğuk ikilemesi insanın hemen aklına geldiği için....

Son baharın son demlerinde Ankara'ya kah yağmur yağdı, kah güneş doğdu. Bizde güneşin ışımasını görünce hemen kendimizi dışarı atıp, güneşin son ısısından bol bol faydalanmaya çalıştık. Yine öyle güneşli bir günde çekilmiş bir kombin ile son baharı uğurlamak istiyorum. :)

Kuyruklu yelek kombini

Kuyruklu kıyafetler son dönemlerde bildiğiniz üzere çok moda oldu. Bende O sebepten kuyruklu yeleği görünce hemen sipariş verdim. Aslında içimde bedenin uyup uymayacağı endişesi vardı. Ama Allahtan likralı bir kumaşı olduğu için hiçbir şekilde beden problemi yaşamadım. Hatta sanki benim üzerim için dikilmiş gibi cukkk diye oturdu. :D

Kuyruklu yelek kombini


28 Kasım 2015 Cumartesi

Rozita saç bakım yağının saçlarıma faydası

İlk okul ve lise yıllarında saçlarım çok sık ve canlı idi. O yıllarda öyle her toka saçımı kolay kolay tutmadığı için; annem kendi toka dikip, saçımı o toka ile toplardı.

Evlendikten sonra -özellikle doğum yaptıktan sonra- saçlarımda bir cansızlaşma ve dökülme başladı. Ama bu dökülme öyle böyle değil; bayağı bayağı döküldü. Elimi saçıma her attığımda; elime avuç avuç saç gelir. Her banyo sonunda banyoda yumak şeklinde saç toplardım. Tabi bu dökülme yanında birde erken beyazlaşma ortaya çıkınca resmen saçlarımla başım belada idi.

Saç beyazlığıma geçici çözüm bulmak için sarı renge boyattığımı paylaşmıştım. Tahmin edeceğiniz üzere saçlarımı sarıya boyattıktan sonra saçlarım; resmen oyuncak bebek saçları gibi keçeleşti. Tamam beyazlarımdan kurtulmuş. Hatta sarı saç bana yakışmıştı dahi ama; bu seferde saçlarım çok sert ve kuru bir havaya bürünmüştü. Normal zamanda çok kolay açılan saçlarım. Artık her banyo sonunda açılmıyor. İllaki bir saç kremi ile saçlarımı taramak zorunda kalıyordum.

Rozita saç bakım yağının saçlarıma faydası

Saçlarımdaki bu şekilde sıkıntı sonucu karşıma rozita saç bakım yağı çıktı. İlk başlarda pek güvenemedim. Acaba içeriği ne? Saçlara ne gibi fayda sağlar? Diye ufak çaplı bir araştırma yaptım. Hatta o araştırmamı bloğumda da paylaşmıştım. İçeriğinde envayı çeşitli yağlar ve E vitamin ampulü de yer aldığını görünce rozita saç bakım yağına bir şans vermeye karar verdim.

Rozita saç bakım yağının saçlarıma faydası

Rozita saç bakım yağı nasıl kullanır?

Rozita saç bakım yağının kullanımı her banyo yapmadan önce saç diplerine masaj yapar şekilde sürüp. Bir saat saçlarında bekletip, daha sonra saçlarını yıkıyorsun. Şişesi fısfıslı olduğu için kullanımı çok basit. Saç diklerine sıkıp masaj yapabilirsin. Yukarıdaki fotoğrafta elime sıkmam sırf sizin için, rengini görün diye. Yoksa diğer türlü elinizin içine dökmeden; direk saç diplerinize sıkabilirsiniz. Kullanıcı yorumlarını okuyunca bazı kullanan kişiler kokusundan rahatsız olmuş. Ama beni hiç rahatsız etmedi. Özellikle kokusunda çam terebenti kokusu daha ağır basıyor. Bende çan terebentin kokusunu çok sevdiğim için beni hiç rahatsız etmedi. Hatta çok hoşuma dahi gitti.

Banyo yapmadan önce kullanılma zorunluğu olduğu için. Zaten evde iken rozita saç bakım yağını kullanmak zorundasınız. O sebepten dışarıdaki kişilerinde kokusunda rahatsız olma gibi bir durum söz konusu dahi olmaz. Çünkü saçlarını yıkadıktan sonra saçlarından tüm kokusu gidiyor.

Rozita saç bakım yağı elime geçtiğinden bu zaman kadar her banyo öncesi kullanıp, daha sonra banyo yapıyorum. (Zaten şişede yarıdan az kaldı) Bu zaman kadar bekledim. Çünkü saçlarıma gerçekten de faydası var mı? Diye emin olmak istedim. Uzun süredir kullanmam sonucu artık eminim ki; Rozita saç bakın yağından çok memnum. 


Rozita saç bakım yağının saçlarıma faydası:


  • Bir kere saçlarım öyle eskisi gibi keçeleşmiş değil; artık daha yumuşak.
  • Saçlarım boyalı olmasına rağmen gözle görülür şekilde bir parlama söz konusu.
  • Her banyo sonrası artık saçlarımı saç kremi kullanmadan çok kolay şekilde açabiliyorum.
  • Saçlarımda dökülmeyi tamamen kesmedi. Ama öyle artık eskisi gibi avuç avuç dökülme olmuyor. tek tük dökülme var. Bende avuç avuç dökülme yanında bu tek tük dökülmeye razıyım zaten.
  • Benim için tek eksi yönü ise saçlarım çok çabuk uzadı.... Evet bu saçları çok çabuk uzatma özelliği benim için tek dezavantaj. Neden mi? Çünkü bildiğiniz üzere saçlarım boyalı olduğu için dip boyama sorunum var. Onun için rozita saç bakım yağını kullanmaya başlamam ile saçlarımda gözle görülür bir uzama oldu. Şuanda dip boyamın geldiği bariz gözüküyor. Buda demek oluyor ki: Biran önce tekrar kuaföre gidip dip boyamı yaptırmalıyım. 
Zaten ileride bu bakım yağını bırakırsam tek nedeni; saçları çabuk uzattığı için bırakmış olurum.... Yoksa diğer türlü rozita saç bakım yağını hiç bırakmayı düşünmüyorum.

Hoşça kalın.

26 Kasım 2015 Perşembe

Narlı sütlaç tarifi

Tamda mevsimi olan nar. Başlı başına bir antibiyotik. Çünkü bağışıklık sistemlerini güçlendirdiği için insanları bir çok hastalıktan koruyor. O sebepten bu meyveyi çocuklarımız ve biz bol bol tüketmeliyiz.

Bugün sizlere bu güzel mucizevi meyve ile yapılan bir narlı sütlaç tarifi vereceğim. Ne dersiniz bu güzel meyveden lezzetli bir sütlaç yapmak ister misiniz?

Narlı sütlaç tarifi

Bu sütlaç öyle lezzetli vede kıvamında oluyor ki; hiç nar sevmeyen çocuklarınız dahi narlı sütlaçtan kase kase yemek isteyecekler. Eğer sizin evinizde de nar ile arası iyi olmayan bir aile fert-iniz varsa. Hiç vakit kaybetmeden hemen bu sütlaçtan yapıp, ikram edin. Emin olun ki bu sütlaçtan sonra; nar sevmeyen kişilerin nara bakış tarzı değişecek...

Narlı sütlaç malzemeleri:

  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı şeker
  • Yarım su bardağı pirinç
  • 1 adet nar içi
  • 1 paket vanilya

Narlı sütlaç nasıl yapılır?


İlk olarak pirinci yıkayıp, bir bardak su içinde pirinçler şişene kadar pişirin. Daha sonra şişen pirinçlerin üzerine sütü ekleyip, ara ara karıştırarak pişirmeye devam edin. Kaynamaya başlayan sütlacı bir 10 dakika kadar daha kısık ateşte ara ara karıştırarak kaynatın. Sonrada şeker ve vanilyasını ekleyip bir iki taşım daha kaynatın. 

Narlı sütlaç tarifi

En son üzerini süslemek için biraz nar ayırıp, geri kalan narların hepsini sütlacın içine atın. Sonrada karıştırıp, 2 dakika sonra ocağın altını kapatın. Sonrada narlı sütlaçları sıcak sıcak kaseler boşaltın.
İlk sıcaklığı geçene kadar mutfak tezgahında tutun sonrada buzdolabına kaldırıp bir 3 saat sonra yiyebilirsiniz. 

Narlı sütlaç tarifi

Narlı sütlaç; bu tarif ile kıvam olarak tıp ki diğer sütlaçlar gibi tam yerinde oluyor. Lezzet olarak ise sütlaç lezzeti içinde birde ağzınıza nar taneleri de geldiği için bambaşka bir lezzet damağınıza geliyor. Eğer sizde benim gibi farklı lezzetler denemeyi ve yemeyi seviyorsanız bu lezzete eminim ki bayılacaksınız. Ve hemen en kısa zamanda aynı tarifi tekrar yapıp sevdiklerinize de tattırmak için can atacaksınız... ;)

Diğer sütlaç çeşitleri tariflerim için tık tık


Hoşça kalın.

24 Kasım 2015 Salı

Öğretmenler günü kutlaması ve kombini

Hayatını çocuklara bir şeyler öğretmek için adamış. İyi yürekli ve saygı değer öğretmen bulmak bu devirde iyice zorlaştı... Ama; akşam eve gittiğinde: ''Acaba ben bugün çocuklar için faydalı olabildim mi? Ve yarın çocuklara ne öğretsem'' Diye Gece dahi öğrencilerini düşünen öğretmenlerinde var olduğunu biliyorum. Allah tüm evlatlarımızı bu şekilde kendi vicdanı ile muhasebe eden anlayışlı öğretmenler ile karşılaştırsın.... (amin)

Benimde 4. sınıfa giden ve 1. sınıfa giden iki tane evladım var. Onların öğretmenleri ile -özellikle Emir'in öğretmeni ile- zaman zaman fikirlerim çatışsa da; çocuklarım öğretmenlerini çok seviyor.
Onlar öğretmenlerini anlatırken; gözlerinde ki kocaman bir gülümseme ile öğretmenlerini anlatışını gördükçe; o öğretmenin TÜM kusurları benim gözümden tamamen siliniyor. Çünkü biliyorum ki, Öğretmenlerde birer insan, elbet onlarında zaafları ve kusurları olur. Önemli olan o zaaf ve kusurlarına rağmen kendilerini çocuklara sevdirebilmesi. Bir öğretmen kendini öğrencilerine sevdirebilmişse bence dünyanın en iyi öğretmenidir. Ben çocuklarımın öğretmenlerine bu gözle bakıyorum. O öğretmenin bilgisi benim için daima ikinci planda kalır. İlk planda öğrencilerini seven ve öğrencileri tarafından sevilen öğretmen olması gerekiyor.

Öğretmenler günü yaklaşırken iki çocuğumunda sınıfındaki; sınıf anneleri tarafından para toplandı. Böylece herkes kendi başına küçük hediyeler alacağına topluca para toplayıp, daha büyük bir hediye alıp, öğretmene verecektik. Bence çok güzel fikirdi... Üstelik o gün gönüllü bazı veliler kek, kurabiye, sigara böreği ve yaprak sarması sarıp, okula gelecek. Öğretmene hediyesini verdikten sonra küçük çaplı birde kutlama yapılacaktı. Buda harika bir fikirdi. (Çünkü büyük oğlumun bu sene son ilk okul senesi olduğu için öğretmeni ile son öğretmenler günü eğlencesi olacak. Küçük oğlumun ise; ilk öğretmenler günü kutlaması olacaktı.)

Bende çocuklarımın isteğine göre büyük oğlum için yaprak sarması saracak, küçük oğlum için ise; çörek otlu kurabiye yapacaktım. Dün instragram da paylaştığım üzere günün büyük bir kısmını yaprak sarması sararak ve kurabiye yaparak geçirdim.
24 Kasım günü ise; tüm hazırlıklarımızı elimize alıp, çocuklar ile birlikte okulun yolunu tuttuk. Öğretmenimize hediyesini verip, küçük çaplı öğretmenler günü kutlamasını yaptık...
Öğretmenler günü kutlaması ve kombini
Ben, Emir ve öğretmeni
Ayrı ayrı sınıfta iki tane çocuğum olunca iki sınıf arasında resmen mekik dokudum. Biraz büyük oğlumun sınıfında olup,  öğretmenler günü Kutlamasına katıldıktan sonra. Küçük oğlumun sınıfına girip, oradaki kutlamaya katıldım. Bu arada biri 2. katta diğeri ise 4. katta olduğu için. İki sınıf arasında mekik dokuma işlemim biraz yorucu oldu. Kutlama sonunda dilim beş karış dışarıya sünmüş şekilde günü bitirdim. :)

Öğretmenler günü kutlaması ve kombini
Efe ve öğretmeni
Yorucu ama güzel bir gün geçti... Buradan bir kez daha görevini layıkıyla yapan tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlarım...

Öğretmenler günü kutlaması ve kombini
Gönüllü veliler tarafından hazırlanan kutlamadan küçük bir kare
Öğretmenler günü kutlaması ve kombini

Öğretmenler günü kombinimde ise Çizgili siyah beyaz tişörtü yoinsten aldım.
Pantolonu ben diktim.
Eşarp Konya semt pazarından

Hoşça kalın.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Hardal sarısı kaban kombini ve pazar günü

Merhabalar arkadaşlar; yeni bir haftaya girdik. Bu haftada inşallah kabul olmasını çok istediğiniz dualarınız kabul olur.

Hardal sarısı kaban kombini

Hafta sonu önce park gezmeleri; daha sonra eski bir akraba ziyareti ve en sonunda alış-veriş yapıp eve döndük. Daha sonrada büyük bir vaktim mutfakta geçti. Bol bol yeni tarifler denedim. (Bu arada yakında yeni tarifler gelecek onun müjdesini de bu postta vereyim. ;))

Kışlık kaban denilince genellikle siyah, lacivert ve kahverengi aklıma geldiği için hep o renklerde kabanlarım vardı. Ama shen sitesindeki montlara göz atarken; hardal sarısı kabanı görünce gözlerimden kalpler fışkırdı. Ve hemen sipariş verdim.
Hardal sarısı kaban kombini

Siparişim gelince çok heyecanlandım. Çünkü en büyük korkum: ''Acaba rengi sitedeki gibi hardal sarısı mı? yoksa cırtlak bir sarı yada turuncu mu?'' diye bir korkum vardı. Ama paketi açınca karşıma çıkan renk, kafamda tasarladığım renk ile bire bir örtüşüyordu. O yüzden mutluluğum bir kat daha arttı. Sonrada ütüsünü yapıp; hemen giymeye başladım. :) Aslına bakarsan bu kaban geldiğinden beri sürekli üzerimde; sen sanırsın başka giyecek kabanım yok... :)  Bendeki bu kıyafet takıntılığı ne olacak? Bir kıyafete takıldım mı sıkılana kadar sürekli onu giymek istiyorum.

Hardal sarısı kaban kombini

Hardal sarısı kabanımın arka kısmındaki düğme detayı da çok hoşuma gitti. Önündeki düğmelerden arkada da var. Bence klasik kabanlara göre çok daha farklı ve şık.


20 Kasım 2015 Cuma

Erkek çocuklarında yakışıklı olma isteği

Efe, bu sene bildiğiniz üzere 1. sınıfta...
Bu çocuğun okulda -dersleri haricinde- her şeyi sorun olmaya başladı. Yazması ve okuması çok iyi.(çok şükür) Ama; hafta geçmiyor eve yeni bir kriz meselesi getirmesi. En son yalan söyleme vakasından sonra. İki gündür yakışıklı olmak istemesi ve kendini görüntü olarak beğendirme durumu ile karşı karşıyayız.

makas ile saçlarını kesmiş

Geçen gün Efe'yi okuldan aldığımda; öğretmeni elinde makas bana: ''Oğlunuz mesleğini seçmiş okutmanıza gerek yok.'' diyerek espiri yaparak. Efe'nin makası ile saçlarını kestiğini gösterdi.

Neden kestiğini sorduğumda:
- Saçlarım çok çirkindi. Yakışıklı olmak istedim. Dedi.
- Ama oğlum bana söylese idin saçlarını kestirirdik. DEDİĞİMDE İSE...
-Siz saçlarımı güzel kestiremiyorsunuz. Sizin kestirdiğiniz saçlar bana hiç yakışmıyor. Dedi.

O gün abisi ve babası da yaptığının yanlış olduğunu; saçlarını keserek hiç yakışıklı olmadığını aksine çirkin olduğunu teker teker anlatınca bu seferde sabah okula onu götürürken kafasına şapka takıp, okula gitmek istedi. Nedeni ise; saçlarını arkadaşlarının görmesini istemiyormuş. Şapka ile kapatacakmış. Ahhh kuzum bunu keşke en başında akıl etsen de ne bizi ne kendini üzmesen olma mı? ;(

Tabi hatasını anladı diye hemen saçlarını düzettirmeyeceğiz. Hafta sonuna kadar o şekilde okula gitsin de hatasını anlasın. Yaptığı hareketin cezasını çeksin diye düşündük. Öğretmenine de danışınca oda bize hak verdi. ''Yaptığı hareketlerin hatasını kendi fark ederse daha etkili olur'' dedi. 

En son gittiğim mutlu çocuk yetiştirme seminerin de  çocuk pedagoğun bir sözü vardı: 'Kendi fiziksel ihtiyaçlarını karşılamayan çocuktan; akedemelik başarı beklenemez diye.'' Bu sözden sonra özellikle çocukların okula giderken okul formalarını kendileri giymelerini istiyorum. Tabi kendileri giymeleri demek bayağı uzun zaman demek olduğu için en az yarım saat önceden; hatta bir saat önceden çocuklara ''hadi okul formanızı giyin'' diye komut veriyorum. Bu günde aynı şekilde çocuklara okul formalarını giymelerini söyledim.

Okula bu şekilde gitmek istiyor.Çünkü bu şekilde daha yakışıklıymış

Efe karşıma aynen yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi geçmiş.
- Anne üstümü giydim diye...
- Oğlum içindekini ters giymişsin. Hani ben sana doğrusunu göstermiştim ya; işte o şekilde giymen gerekiyordu. Dedim. Bu cümlemin sonucu hemen bana:
- Bu şekilde daha çok yakışıyor cevabını yapıştırdı. 

Allah'ın ya rabbim ağlasam mı; gülsem mi bilemedim. Sonra eldivenleri neden takmak istediğini sordum. Ona cevabı da teneffüste kaleci olacak(mış)ta oda kaleci eldiveni olduğu için; onun için giyiyormuş. 
Şapkayı neden taktığı meselesini ise; yukarıda yazmıştım. Normalde bazı kız blogger annelerinde bu şekilde kıyafet seçim konusunda çatışmalar çıktığını çok okudum. Ama bir erkek çocuğu annesi olarak ilk çocuğumda hiç karşılaşmadığım bir durum ile karşı karşıya kaldığım için resmen sınav çalışan çocuğa; öğretmenin çocuğun hiç çalışmadığı yerden sorunca afallayıp, kalması gibi afalladım...
Bu çocuk bana çalışmadığım yerlerden üstüme üstüme geliyor... :/

Ters kıyafet giymenin doğru olmadığını zar zor konuşarak ikna ettim. Kaleci olurken kullanacağı eldivenleri ise; şimdi eline giymede çantana koyalım. Kaleci olunca giyersin diye onda da anlaştık. Ama şapka takma meselesinde ise ne dediysem ikna edemedim. Bende giymesine izin verdim. Okula bu şekilde gitsin bakalım. Akşam nasıl bir sonuç ile karşılaşacağım diye bıraktım. 

Annelik çocukların yaptığı her yanlış harekette 'Acaba benden kaynaklanan bir sorun yüzünden mi? bu şekilde yapıyor' Diye sürekli bir vicdan sızısı ile dolaşmakmış. Herne kadar bu dönemlerinde geçeceğini bildiğin halde...



Hoşça kalın.

18 Kasım 2015 Çarşamba

Eyvah oğlum yalan söylüyor

Yalan söylemek; herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir.
Ünlü çocuk pedagogu Adem Güneş bir yazısında ise: ''Toplum içinde pembe yalanlar olarak nitelendirilen küçük çocukların söylediği yalanlar dahi; sürekli devam ederse yalan söyleme alışkanlığı devamını da getirir.'' Diye yazmış.

Eyvah oğlum yalan söylüyor

Büyük oğlumda görmediğim bazı davranışları küçük Oğlumda gördüğümü zaman zaman yazmıştım. Çünkü kardeş olmak demek diğerinin tıpkısı olmak demek değildi. Bunu artık zamanla çok iyi anlamıştım. Ancak özellikle bu sene küçük oğlum bize olmayan bazı olayları kafasından kurup, sanki gerçekten de öyle bir şey olmuş gibi anlatıyor.

Örnek verecek olursak: Abisinin öğretmeni ödevlerini yapmadığı ya da okul kurallarına uymadığı zaman o çocuklara eksi veriyor. Ödevlerini eksiksiz şekilde yaptığında, örnek davranışlar sergilediğinde ise artı veriyormuş. Okul dönüşünde Emir; ''anne bugün .... yaptım; öğretmen bana artı verdi. Yada .... yaptım; eksi verdi '' diye cümleler kurardı. Bir gün Efe de: 'anne sınıfta bende 5 artı 2 eksi aldım' dedi. Bende ilk olarak neden artı aldığını sordum.
- Anne, çünkü öğretmen bana öğrendiğimiz kelimeleri okuttu. Bende çok güzel okudum. O yüzden artı aldım dedi.
'' Peki neden eksi aldın?''
- Eksi aldım. Çünkü derste canım sıkıldı ayağa kalkıp, sınıfın içinde gezindim. Ve arkadaşlarım ile konuştum. onun için aldım dedi.

Öğretmeni ile Efe hakkında konuşurken de; öğretmeni Efe'nin okuma ve yazmada çok iyi olduğunu hiç bir problem olmadığını ancak; çok hareketli olduğu için sınıfta sürekli ayakta olduğunu sık sık telaffuz ediyordu. Onun için Efe'nin söylediklerinin yalan olacağı hiç aklımın ucuna dahi gelmemişti.

Bu konuşmadan sonra sürekli her akşam ''anne .. kadar eksi; ...kadar artı aldım'' demeye devam etti. İşin garip tarafı ise; ona hiçbir zaman ne artı aldı diye ödül verdim. Nede eksi aldı diye ceza verdim. O bana bu şekilde her söylediğinde ''yaaa öyle mi? Neden diye sorar'' sonra o konuyu orada kapatırım.

Bir hafta sonra bana: 'Anne ben 1. sınıfa gidiyorum. Bizim sınıfta artı\eksi olmaz' dedi. Ben ilk başta anlamadım: ''Nasıl yani sen bir haftadır sürekli bana anne .....artı aldım, .....eksi aldım'' diyordun. dediğimde; hemen bana ''sizi kandırdım'' dedi. Şaşırdım. Neden bu şekilde bir yalan söyleme isteği uyandırdı acaba diye düşünmeye başladım. Hatta olayı eşime de anlattım. Sonra ortak olarak aldığımız karara göre; o olayı hiç açmayacak, kapatacaktık. Öylede yaptık... Tabi ben çocuklarda yalan söyleme hakkında bir sürü yazılar okudum ve söyleşiler dinledim.

Aradan bir kaç gün sonra: Akşam üzeri okul çıkışı yanıma iki kolu da sıvamış şekilde geldi.
''Annem kollarını indir. Hava soğuk üşürsün'' dediğimde bana:
- Anne olmaz. öğretmen beni sınıfın en kaslısı seçti. Onun için o şekilde kalmasını istiyorum. Dedi.
Öyle deyince 'acaba sınıfta bilek güreşi mi yaptılar? Diye içimden geçirip; Öğretmenin neden onu sınıfın en kaslısı seçtiğini sorunca' Bana:
- Anne okulda f sınıfındaki bir arkadaşım ile kavga yaptım. Onun kafasına tekme attım. Öğretmen benim tekme attığımı görünce sınıfın en kaslısı seçti. Dedi. Öğretmenin öyle bir şey yapmayacağını bildiğim için. Yine bir yalan söyleme vak'ası ile karşı karşıya olduğumu anladım. Onun için ona ilk olarak neden sınıfın kaslısı olmayı istediğini sorduğumda bana:
-Anne çünkü bende abim gibi olacağım. Dedi.(Tabi burada abisi gibi olmaktan ziyade abisini geçmek istiyor belli)

Eyvah eyvah bizim ki kendisini abisi ile kıyaslayıp, onu geçme yolunda. Bunun içinde olmamış olayları kafasında kurup. Akşam üzeri; abisi ile onu okuldan alıp, eve dönerken; Bu olayları Abisi ile bana anlatıyor. Burada maksat bana anlatmaktan ziyade abisine duyurmak. ''Bak senin yapamadığın bazı şeyleri ben senden daha üstün yapıyorum'' maksadında söylenen sözler.

Bu anlaşılmadan sonra ikisini de karşıma çekip, herkesin yeteneğinin farklı farklı olduğunu örnekler vererek anlattım. Bakalım bundan sonra ne olacak? Yaşayarak göreceğiz. Umarım bu yalan söyleme krizini de bu şekilde kapatmış oluruz. ;(

Hoşça kalın.

16 Kasım 2015 Pazartesi

MOTOR YAĞI LEKESİ İLE İMTİHANIM VE SONUÇ

Merhabalar arkadaşlar;

Bugün sizlere başımdan geçen bir olayı -en başından anlatarak; pratik bilgi vereceğim. Bu bilgiyi aslında birazda kendim için bir köşede dursun diye not tutmak maksatlı yazıyorum. Çünkü şuan ki paylaşacağım çözüm benim için çok değerli. (Ayy resmen altın bulmuşa döndüm. )

Yaklaşık 2 ay önce eşimin çok sevdiği yeni bir pantolonun arka kısmı servis arabasının kapı kenarındaki makine yağına değmiş. Tabi pantolonun arka kısmı pert... Bizimki üzgün üzgün gelip:
''Aşkın ben bu pantolonu çok seviyordum. Ne olur bir şey yapta şu yağ lekesini çıkar'' Diye pantolonu benim başıma attı.

Pantolonu elime aldım. İçimdeki uyuşuk iç ses: 'at çamaşır makinesine; yüksek devirde yıka. Çıkar' dedi. Tabi teklifi cazip gelince hiç düşünmeden hemen uyuşuk iç sese kulak verip; çamaşır makinesine atıp, yüksek devirde yıkadım. Ama sonuç aynı. Hiç bir değişme dahi söz konusu değil. Üstelik pantolon iyice kırış kırış olmuş. Öfff böylede kırış kırış kötü gözüküyor diye birde ütü ile ütüledim. Oldu mu kıytırık yap lekesi; kalıcı yağ lekesi. Aldım mı başıma belayı?.. Neyse ben bu pantolonu arka köşelere atayım da bizimki bu pantolonu unutsun da bende çaktırmadan atayım diye birde hainlik düşündüm. Ama tabi bizimki takıntılı, o pantolonu illaki eski halinde tekrar giymek istiyor. (Sen sanırsın başka giyecek bir şeyi yok...)

 Bir ara leke çıkarıcı reklam gözüme takıldı. O  reklamlarda; bir tane beyaz bir tişörte yağ, çilek, salça dökülür sonra hemen hemene o pahalı leke çıkarıcıların yarısı o lekenin üzerine dökülür sonra bir iki karıştırma sonucu leke; o tişörtten çıkar. ''iyiymiş bu'' diyerek hemen marketten o pahalı leke çıkarıcıdan aldım. Üzerinde yazdığı gibi yağ lekesinin üzerine bir kapak döktüm. Reklamlarda gösterildiği gibi bir iki karıştırdım. Hatta bırak karıştırmayı elime alıp, çitiledim bile. Yok o yağın bir kısmı dahi çıkmadı. Baktım olacak gibi değil. Cimriliği bırakıp, lekenin üzerine -reklamlarda olduğu gibi- yarıdan fazlasını döktüm. Sonrada iki elimle de biraz çitiledim. Ama yok olmuyoor. Leke yine yerinde aynen duruyor. (2. yöntem olan leke çıkarıcı yöntemi de başarısızlıkla sonuçlandı.)

Hemen acil durumlar için danışman olan kayın validemi arayıp, durumu anlattım. O da hemen bana kolonya ile çitile dedi. Ama o mürekkep lekeleri için geçerli idi. Bu yağ lekesi dediysem de bana: 'sen yap, onuda çıkarır' dedi. Denemekten bir şey çıkmaz diye evdeki limon kolonyası ile de çitiledim. Yok yine o leke olduğu gibi duruyor. Çıkmadııııı!... (Böylece 3. yöntemde başarısızlıkla sonuçlandı.)

Sonra ben eşime: ''Ben senin çamaşırcın mıyım? Ne bileyim bu leke nasıl çıkacak? Her şeyi denedim ama ; çıkmadı'' Diye bir güzel çemkirdim. Bizimki benim azarımı  da yeyince ''iyi tamam'' diyerek pantolonu gözden çıkardı; aslına bakarsan çıkardı demiyelim de çıkarmak zorunda kaldı diyelim. Yoksa diğer türlü o pantolonu giymeyi halen çok istiyor. Hatta eskisinden daha çok istiyor. Bakışlarından belli...

Motor yağ lekelerini ne çıkarır?

Ahhh ahhh bu hassas yürek dayanamadı. O pantolonu atmaya kıyamadı. Bir köşeye bırakıp, boş bir zamanımda araştırıp, tekrar denerim diye kaldırıldı. Aradan 2 ay gibi bir zaman geçince o pantolon aklıma düştü. Hemen küçük çaplı bir araştırma yaptım. Motor yağ lekelerini ne çıkarır diye? Karşıma sirke ve karbonat çıktı. Sirke fikri pek cazip gelmedi. Ama karbonat fikri aklıma yattı. Neden olmasın diye hemen pantolonu elime alıp, bir kaba karbonat koyup, elime de eski bir diş fırçasını aldım. Diş fırçasına karbonatı döküp, lekeyi karbonat ile fırçaladım. İlk başta karbonat yağı emdi. Karbonat topak topak topaklaştı. Ama leke halen yerinde; sonra o karbonatı pantolonun üzerinden silkeledim. Sonra mutfaktaki yağ çözücü gözüme ilişti. Aynı kaba 1 yemek kaşığı kadar yağ çözücü, 1 yemek kaşığı kadarda yine karbonat ekleyip ikisini karıştırdım. Sonrada o karışımı yine diş fırçasının üzerine koyup, lekeye sürtmeye başladım. VE BİNGO LEKE ÇIKTI!... Oleyyy sonunda iki aydır aklımı ve elimi oyalayan kalıcı motor yağı lekesini çıkarabildim.

Sonra sonucu biran önce görmek için hemen çamaşır makinesine pantolonu tekrar atıp, bir kez daha 50 derece yıkattıktan sonra asıp, kuruttum. Sonrada sonucu gözlerimle görüp, kendimle gurur duydum. Şimdi gidip, gelip pantolonun o lekeli yerine bakıp, lekenin olamayışına çocuklar gibi seviniyorum. Eşimin tabiri ile de eserimle gurur duyuyorum.

Biraz uzun bir yazı oldu. Ama inanın sonuç harika bence sizinde eşinizin, kendinizin yada çocuklarınızın böyle yağ lekeli bir kıyafeti varsa hemen deneyin ve sonucu kendi gözlerinizle görün. ;)

Hoşça kalın.

13 Kasım 2015 Cuma

Tel kadayıflı kek tatlısı tarifi

Hayırlı cumalar arkadaşlar;
Bugün sizlere tel kadayıf ve kek karışımı; bir lezzet bombası olan tel kadayıflı kek tatlısı tarifini vereceğim... Wuuuu ismi bile insanı heyecanlandırmaya yetmiyor mu? Bence yetiyor. Tel kadayıflı kek tatlısı denilince insanın gözü önüne bir şekil oluşuyor; bu şekil bile ağzının suyunu akıtmaya yetiyor... ;)

Tel kadayıflı kek tatlısı tarifi

İsterseniz daha fazla ağzınızın suyunu akıtmadan hemen tel kadayıflı kek tatlısı tarifini vereyim de sizlerde yapın. Ne demişler aklında kalacağına yap; midende kalsın. Yoksa böyle bir söz yok muydu. Olsun şimdi ben söylemiş oldum. :P

Tel kadayıflı kek tatlısı için malzemeleri


Keki için:
  • 4 yumurta
  • 1 çay bardağı şeker
  • 1 çay bardağı süt
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 5 kahve fincanı un
  • 2 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • 250 gram tel kadayıf
  • 1 çay bardağı ceviz kırığı


Şerbeti için:

  • 3 su bardağı şeker
  • 4 su bardağı su
  • 1-2 damla limon suyu


Tel kadayıflı kek tatlısı nasıl yapılır?


İlk olarak bir tencere şekeri ve suyu koyup, kaynamaya bırakın. Kaynamaya başlayınca limon suyunu ekleyip, bir 5 dakika daha kaynatın. Sonrada ocağın altını katıp, soğumaya bırakın.

Keki için yumurta ve şekeri iyice çırpın. Süt, sıvı yağ, kabartma tozu, vanilyayı ekleyip. iyice karıştırın. Normal bir kek kıvamında akışkan bir kek harcı elde edeceksiniz.

Tel kadayıflı kek tatlısı nasıl yapılır?

Bir borcamın içini yağlayıp en altına çok ince bir tabaka halinde tel kadayıf ile kaplayın. Yukarıdaki resim kolejindeki 2. şekilde gözüküyor.

Sonrada yukarıda yazdığım şekilde hazırladığınız kek karışımının hepsini; en altını tel kadayıf ile kapladığınız borcamın üzerine boşaltın.

Tel kadayıflı kek tatlısı nasıl yapılır?

Kırık cevizleri kek harcının üstüne dökün. Sonrada kalan tel kadayıfı en üstü kaplayın. 180 derecelik bir fırında pişirin. Sonrada pişen tel kadayıflı kekinizin şerbetini dökmek için bekletin. Tatlı fırından çıkınca ilk sıcaklığı çıksın. Sonrada soğuk şerbeti ılık tatlının üzerine yavaş yavaş gezdirerek dökün. Sonrada dinlendirmeye bırakın.  Yaklaşık 2-3 saat kadar beklemeden sonra servis edebilirsiniz. 

Tel kadayıflı kek tatlısı tarifi

Tel kadayıfı çok seviyorum. Tel kadayıfla bir sürü tatlı çeşitti yapmak mümkün. Benim bu zaman kadar bloğuma yazdığım tel kadayıflı tatlı tarifleri:



Şeklinde olmak üzere... Daha başka başka tel kadayıflı tatlı tariflerini inşallah bloğuma ekleyeceğim. Takipte kalın...

Hoşça kalın.

11 Kasım 2015 Çarşamba

Şarj edilebilir diş fırçalarına dair doğru bilinen yanlışlar

Manuel diş fırçası şarj edilebilir diş fırçası kadar iyi temizler!
Yanlış.  İlk kullanımdan itibaren şarj edilebilir diş fırçaları manuel fırçalara oranla  2 kat daha fazla plak temizler. Bu özellik dişlerinizin yalnızca dış görünümü için değil, sağlığı için de oldukça önemli. Plak, dişin dış kısmını kaplayan bakteri tabakasıdır. Bakteriler yediğimiz yiyeceklerdeki şekerle beslendikleri için, zamanla asit oluştururlar. Bu nedenle bakterilerin diş yüzeyine yerleşmesi, diş ve diş eti hastalıklarının en önemli sebeplerinden biridir.
Oral-B’nin elektronik fırçalarının tamamında fırça başlıkları yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Bu yenilikçi tasarım sayesinde her dönüşte farklı bir açıyla dişin tüm yüzeyinin temizlenmesine olanak sağlar. Küçük boyutuyla her bir dişin yüzeyine ve diş aralarına rahatlıkla ulaşabilir.
Şarj edilebilir fırçalar yalnızca ağız ve diş sağlığı konusunda problem yaşayan kişilere tavsiye edilmektedir!
Yanlış. Oral-B’nin yaptığı bir anket çalışmasında, katılımcıların %39’unun ancak dişleriyle ilgili herhangi bir problem yaşadıktan sonra şarj edilebilir diş fırçası kullanmaya başlayacaklarını belirttikleri görüldü.
Ağız sağlığında tedaviden çok koruma yöntemi izlenmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, ne kadar iyi olursa olsun kendi dişinizin sağladığı rahatlığı ve fonksiyonelliği sağlamaz. Dişleri korumanın en önemli yolu, ağız ve diş problemlerinin bir numaralı sorumlusu olan plak tabakasını ortadan kaldırmaktır. Şarj edilebilir diş fırçaları, plak temizliği konusunda manuel diş fırçalarından %100’e kadar daha fazla etkilidir. Plak, yapışkan bir madde olduğu için diş fırçanızdan da ayrılması zordur. Bu nedenle diş hekimleri ortalama 3 ayda bir diş fırçanızı yenilemeniz gerektiğini söylüyor.
Şarj edilebilir diş fırçası da kullanıyor olsanız, 3 ayda bir fırça başlığı  değişimini gerçekleştirmek durumundasınız. Oral-B, elektronik diş fırçanızı kolayca yenilemeniz için değiştirilebilir başlıklarla size sunuyor.
Nasıl bir diş fırçası kullanıyor olursanız olun, diş fırçalama süreniz aynı olduğu için aynı etkiyi yakalayabilirsiniz!
Yanlış.  Diş hekimleri, dişlerinizi günde en az iki kez, 2 dakika fırçalamanızı öneriyor. Ancak yapılan araştırmalar ve klinik deneyler, dişlerinizi 2 dakika şarj edilebilir diş fırçalarıyla fırçalamanızın çok daha etkili sonuçlar almanızı sağladığını gösteriyor.
Şarj edilebilir diş fırçaları diş yüzeyine zarar verir!
Yanlış.  Yukarıda bahettiğimiz anketin bir başka ilginç sonucu da, anket katılımcılarının %5’inin şarj edilebilir diş fırçasının diş yüzeyine zarar verdiğini düşünmesi. Oral-B’nin şarj edilebilir diş fırçaları, basınç göstergesi sayesinde diş fırçasını dişinize çok fazla bastırdığınızda çalışmasını durduruyor.
Tüm şarj edilebilir fırçalar aynı özelliktedir!
Yanlış.  Herkesin diş yapısı birbirinden farklı. Bu nedenle Oral-B kullanıcılarına birbirinden çok farklı özelliklere sahip farklı şar edilebilir diş fırçaları sunuyor. Hassas dişetleri için, farklı büyüklükteki diş aralıkları için ya da sararmış dişleri beyazlatmak için birbirinden farklı bir çok diş fırçası modeli bulunuyor.
Detaylı bilgi almak için videoyu izleyebilirsiniz. Ürün alternatiflerini görmek için tıklayınız.
KAYNAK: www.uplifers.com

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Eyvallah Kitap Yorumu

Yazar: Hikmet Anıl Öztekin

Sayfa Sayısı: 221

Baskı Yılı: 2015

Yayın Evi: Yakamoz Kitap


Hikmet Anıl Öztekin'in son kitabı olan eyvallahı da okudum. Bu kitap diğer Elif gibi sevmek kitapları gibi gül kokulu değil; fesleğen kokulu bir kitap. Zaten yazarda kitapta sürekli fesleğene seslenmiş. Hatta bana göre biraz abartılı olmuş. Çünkü çoğu sayfalarda 'eyvallah' ve 'fesleğen' kelimelerini çok fazla kullandığı için; sanki kitapta bir tekrar söz konusuymuş hissine kaptırılıyor.

Eyvallah kelimesi aslında ne kadar dolu ve güzel anlamı olan bir kelime. Ama maalesef ki biz bayanlar olarak bu kelimeyi erkeklere kaptırmış bulunmaktayız. Toplum içinde sanki bir erkek kelimeymiş gibi algılandığı için bayanlar pek kullanmaz. Zaten kullansalar da başta hem cinsleri olmak üzere ters bakışlara maruz kalınır. 

Bu kitap ilk başlarda da zaten isminden dolayı çok ilgilimi çekti ve okumaya başladım. Kitap yazarın diğer kitapları gibi öyle şiir tarzından ziyade yazı cinsinde yazmış. Ama yinede şiir olayından tam uzaklaşamamış. O yüzden şiir ve yazı arası bir şey olmuş. Bazı bölümleri evet biraz sıktı. Ama genel olarak hayattan konuları işlediği için bir bakıma dertleşme kitabı gibi olmuş. Hatta bir bölüm resmen benim yarama tuz bastı.
''Ağlama Diyenler Yüzünden Hep
Ağlayabilecek kadar güzel bir kalbimiz varken; neden ağlamayız? Ağlamak insani bir duygu değil mi? Yoksa ağlamanın kötü bir şey olduğunu mu öğrettiler bize? Ağlamak kötü bir şey mi dediler?
Evet dediler. Ağlamanın ayıp bir şey olduğunu öğrettiler bize.''

 Yukarıdaki bölüm Eyvallah kitabından bir bölüm. bence çok doğru bir tespit. özellikle erkekler için söylenen ''erkekler ağlamaz'' gibi saçma sapan söz yüzünden bazen 9 yaşındaki küçük adamım duygusunu saklayıp, ağlamamaya çalışması beni çok üzüyor. Tamda bu problemimin üzerine bu yazıyı okumak bana çok iyi geldi. Hatta ailedeki diğer erkek fertlerine de bu bölümü okutup. Ağlamanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu ağlayabilen insanların kalbi güzel olduğu için ağlayabildiğini. Ağlamanın da en az gülmek kadar insani bir duygu olduğu anlattım. Sizce anlamışmılardır? Anlamış gibiydiler... Umarım anlamışlardır...

Bence bu tarz kitaplar herkesin kütüphanesinde olmalı. Çünkü ara ara dertlendiğiniz de ya da hava yağmurlu olduğu için içiniz bunaldığında hemen bu kitabı açıp, okuyun. O zaman yağmura ve dertlenize bakış açınız bambaşka olacak eminim...

Hoşça kalın.

9 Kasım 2015 Pazartesi

Çocuklara sorumluluk duygusu nasıl verilir?

Biz anneler; şefkatleri ve çocukları yerine tüm görevi üstlenmesi ile birlikte çocuklarımızı zehirliyoruz.

Çocuklara sorumluluk duygusu nasıl verilir?

Evet zehirliyoruz.... Neden mi? Çünkü ilk çocuk sahibi olmanın verdiği heyecan, birde tabi tecrübesizlik ile kendimizi bir boşlukta hissediyor. Onlar için resmen hayatlarımızın işleyişini değiştirip, hayatımızın odak noktasına o çocuğu koyup; hayatımızı o şekilde yürütüyoruz. Peki ya sonra; çocuk ergenliğe doğru ağır adımlarla giderken ne oluyor? Bir dediğini iki etmeyen, onun hizmeti için adete çocuğun kölesi haline gelmiş bizlerin yetiştirdiği çocuk=sorumsuz bir çocuk oluyor çıkıyor.

Büyük oğlum aslında yaşıtlarına göre daha hassas ve ince düşünceli bir çocuk. Ama maalesef ki iş sorumluk almaya gelince sınıfta kalıyor. Sorumluk konusunda o kadar vurdun duymaz ve boş-vermiş halleri var ki; bazen beni çileden çıkartıyor. Tabi onun bu hallerini görünce koca çenem bir açılıyor, pir açılıyor. Bazen öyle abartılı söyleniyorum ki. kendimi durduramıyorum.(keşke o sırada biri benim başımı alıp duvara vursa da aklım başıma gelse) Yoksa diğer türlü kendimi frenleyemiyorum...

Oğluma sürekli okul saati yaklaşınca çantasını düzenleyip, okul formasını giymesini uyarmama rağmen, yapmayıp. Son dakika bana bırakması artık beni çok üzüyor. Olmuyor olmuyor... Bir yerde hata yaptım ama ne? Derken, karşıma: Eğer çocuğunuzun sorumsuz olmasını istiyorsanız bunları yapın?  Diye bir yazı çıktı. Çocuğun sorumsuz olmasını kim ister ki?

1-Çocuğun yaptığı kabul edilmez davranışları sürekli hoşgörün: Hoş görmeyip de ne yapalım. sürekli cezalar mı verelim? O zamanda kötü diktatör anne olmuş olmaz mıyız? Üstelik şimdiki çocuklar akıllı; hata yapınca bakıyor, ben sinirlendim ona ceza vereceğim. Hemen boynunu büküp, suratına en masum tebessümünü koyup. benden özür diliyor. Gel de şimdi bu çocuğun hatasını hoş görme!...


2-Çocuğun hataların bedelini siz ödeyin: Bunu ben yapmıyorum ki toplum öyle yapıyor. Çocuk üzerini mi kirletti; hemen anneye bakıp: 'Çocuğu kirli tutuyor' diyorlar. Çocuk yemek yerken, yemeğini mi döktü; hemen: 'anne çocuğa yemek yemeyi iyi öğretmemiş'' diyorlar gibi... Çocuğun bir hatası ya da yanlışı olursa; hemen anne hatalı olarak o hata annenin üzerine yapışıyor.

3- Çocuğun adına yalan söyleyin: Şöyle bir düşündüm de şuanda hatırladığıma göre çocuğum adına hiçbir zaman yalan söylemedim. Eee ne olacak bak bunu da yapmadım. Ama çocuğum halen sorumsuz ne yapacağız?..

4- Hep mazeret üretin: Aslında mazeret değilde bazen kardeşi ile meşgul olduğum için onunla ilgilenemeyip, onun isteklerini ertelediğim oluyor. Ama buda mecburiyetten ikiye bölünecek değilim ya?

5-'Benim çocuğum hata yapmaz' deyin: Evet eskiden böyle bir iddiam vardı. Ama artık yok. Bu çocuk büyüdükçe huy değiştir ya!..

6-'Benim çocuğum zayıf olmaz' deyin: Bu maddeyi anlamadım mecazı anlamda mı; yoksa gerçek anlamda mı zayıf olmaz diye soruluyor? Herneyse ben iki türden de düşünerek cevaplayayım. Gerçek anlamda benim oğlum zayıf. (Hatta burada oğlumun zayıflığı ve bu yüzden gelen söylemler hakkında bir yazı yazmıştım.) Mecazı anlamda ise erkekler ağlamaz, güçlü olur diye toplum tarafından benimsenmiş hastalıklı düşünceyi yıkmak için oğluma: ''canın acıyınca ya da üzgün olunca kendini tutma ağla'' derim. Çünkü bana göre ağlamakta en az gülmek kadar olağan ve güzel bir duygudur. (Bak buda tutmadı. Ama halen sorumsuz...Naber!...)

7- Çocuğun ödevini siz yapın: Çocuğun ödevini ben yapmıyorum. Ama başında ben olmasam da çocuk doğru düzgün ödev yapmıyor. Biraz daha açmak gerekirse; oğlumun bir ödevi var diyelim. Ben o sırada onun başında oturup, ona bakmıyorum başka bir şeyle meşgulüm diyelim. O sırada oğlum o ödevi biran önce bitsin diye yalan yanlış yapıp hemen çantasına kaldırıyor. Ama başında ben olursam o zaman oturup özenerek, ödevini yapıyor.

Gibi...

Maddeler ve yazan yazıları da okuduğumda da yukarıda da yazdığım gibi ben bu çocuğun üzerine fazla düşüp, korumacı bir anne olmuşum. Çocuğum ayakkabısını mı giyecek onun yorulmasına gönlüm razı gelmeyip, hemen ben giydirdim. Çocuk oyuncaklarını toplamadan uyumak mı istiyor; uykusu açılmasın ve yorulmasın diye ''tamam bu seferlik ben toplarım'' diye cümle kurup, onun yerine ben topladım....

Aslında tüm hata bende. Ama yinede kendimi tutamayıp, oğluma kızıyorum. Halbuki oğlumun bana kızması lazımken... :( 
Hoşça kalın.








Bana Ulaşabileceğiniz Diğer Sosyal Hesaplarım

7 Kasım 2015 Cumartesi

Bayat ekmek pizzası tarifi

Bayat ekmekleri değerlendirme çalışmalarıma; hafta sonu kahvaltılarınıza yakışacak çok basit bir tarif olan bayat ekmek pizzası tarifini vereceğim. Bu tarifi çayı demlerken hemen 5 dakikada yapıp; sıcak sıcak servis yapabileceğiniz bir tarif çeşidi...

Bayat ekmek pizzası tarifi

Bu tarif tamamen arta kalan malzemeler ile yapılabiliyor. Üstelik çokta bereketli; bir dilimin yanında bir bardak çay kafi geliyor doymanız için. Ben bu tarifi bayatlamış ekmek dilimleri vede önceki kahvaltıda kalan peynir ile yapıyorum. Böylece hiçbir şeyi atmadan tekrar değerlendirerek bir lezzet elde etmiş oluyorum.

O zaman hemen tarife geçelim de bu hafta sonu buzdolabının ücra köşelerinde kurumaya yüz tutmuş, peynir, sucuk, salam gibi malzemeler ile bayat ekmekleri buluşturup. Bir lezzet şöleni hazırlayın. Hııı ne dersiniz güzel olma mı? ;)

Bayat ekmek pizzası malzemeleri:

  • Kişi sayı kadar bayat ekmek dilimleri
  • Sucuk
  • Salam
  • Domates dilimleri
  • Biber dilimleri
  • Kaşar peyniri
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 4 yemek kaşığı zeytin yağı
Bayat ekmek pizzası tarifi

Bayat ekmek pizzası nasıl yapılır?


Malzemeleri yukarıdaki listede de gördüğünüz üzere öyle miktar vermedim. Çünkü miktarını -hatta isterseniz çeşidini - damak tadınıza göre azaltabilir; ya da çoğaltabilirsiniz. Tamamen size kalmış.

İlk olarak bayat ekmeklerinizi küçük küçük dilimleyin. Daha sonra derin bir kaseye biber salçası ve zeytin yağını ekleyip, iyice karıştırın. Sonrada bu salçalı karışımı bir fırça yardımı ile ekmek dilimlerinin üzerine sürün.

Daha sonra salçalı ekmeklerin üzerine ister rendelediğiniz isterseniz de doğradığınız kaşarları yerleştirin. Daha sonrada sucuk, salam, domates ve biber dilimlerini gelişi güzel yerleştirin. Bu yerleştirme işlemlerini hatta isterseniz evde: ''Bana da BİR İŞ VER'' diye bacağınızda dolanan afacan\afacanlar varsa onlara bırakabilirsiniz. Onlar sizin yerinize; sizin gösterdiğiniz gibi tüm malzemeleri salçalı ekmeklerin üzerine dizerler.

Sonrada önceden ısıtılmış fırına gönderin. Kaşarlar eriyip, üzerleri kızarana kadar fırında tutun sonrada sıcak sıcak servis edin....

Bayat ekmek pizzası tarifi

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...

5 Kasım 2015 Perşembe

Yeni bir alış veriş sitesi Portakalrengi.com

Merhaba sevgili okurlar!
Kış mevsimin gelmesi ile birlikte cildimde özellikle burun kenarlarında ufak ufak kızarıklık ve bazı bölgelerde pullanmalar oluştu. Bu durum çok can sıkıcı bir şey olduğu için. Bende bu sorunları gidermek için kozmetik arayışına girdim.

Yeni bir alış veriş sitesi Portakalrengi.com
Bildiğiniz üzere günümüzde özellikle kozmetik alış-verişlerini internetten yapmak çok uygun. O yüzden kozmetik sitesi arayışında iken; karşıma yeni açılmış olan bir dermokozmetik sitesi çıktı. Bu site sanırım Ankara da kurulmuş olan bir site. Benim sorumum da zaten bu Ankara soğukları yüzünden oluşan bir sorun olunca bu site ilgimi çekti ufak çaplı bir inceleme yaptım.

Yaptığım inceleme sonucunda da gördüm ki. Portakalrengi.com sitesi ağız bakımından, saç, yüz ve cilt bakımına kadar bir sürü markanın ürünlerini bulundurmakta. Üstelik makyaj ürünleri de yer almakta. Bu siteden bakım için gerekli hemen hemen her ürünü uygun ücrete çok kolay şekilde bulabilirsiniz.

Benim cilt sorunum için gözüme  Bioderma markasının bir kremi olan; Bioderma Cicabio Cream Cilt Onarım Kremini gözüme kestirdim. ürün vaadine göre yara, çizik ve kızarıkları iyileştirip, cildi onarma etkisi yapıyormuş. Bakalım ürün verdiği vaatleri yerine getirecek mi?

Peki siz bu siteyi ve bu ürünü daha önceden duydunuz mu? Ve memnun kaldınız mı?

Hoşça kalın.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Pk (sarhoş) film Yorumu

Uzun kış akşamları geldiğine göre uzun süredir güncellemediğim film yorumları köşemi güncellemeye başlayabilirim. Aslında bun filmden önce izlediğim paylaşılmayı bekleyen daha çok film var. Ama bu filmi izleyince; o kadar çok beğendim ki. Hiç ertelemeden direk sizlerle paylaşmak istedim.

2014 Aralık ayı yapımı olan bir Aamir Khan filmi olan pk (sarhoş) isminde; çok etkileyici ve sürükleyici bir film. Eğer ki aranızda izlemeyen kişiler varsa hiç vakit kaybetmeden izlesin. Çünkü film tek kelime ile HARİKA!...

Pk (sarhoş) film Yorumu

Filmin ismi pk. Pk'nın Türkçe karşılığı sarhoş demekmiş. Şimdi bana Aamir Khan bir sarhoşu mu canlandırıyor diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yok alakası yok isterseniz sizlere filmin konusunu yazayım da. Filmi izlemeden film hakkında azda olsa fikir sahibi olun.

Pk (sarhoş) film Yorumu

Pk Filmin Konusu

Bir uzaylıyı canlandıran Aamir Khan, keşfetmek için geldiği Dünya’da gelir gelmez soyulur ve uzay gemisini geri çağırabilmesine yarayan madalyonu kaptırır. Ülkesine geri dönmenin tek yolu o madalyon ile olacağı için madalyonun peşine düşer ve araştırırken sık sık “Sana ancak Tanrı yardım edebilir” ya da ''Senin işin Tanrı’ya kalmış'' cümlelerini işitir. Bunun sonucunda da Tanrı’ya ulaşıp kendisine madalyonu vermesi için yardım etmesini istemeye karar verir. Fakat Hindistan gibi pek çok dini inancın bir arada yaşandığı bir ülkede bu pek de kolay değildir. PeeKay’ın bir çocuk saflığı ile Tanrı’ya ulaşma çabaları, bu çabaları gösterirken yaşadığı komik ve düşündürücü olaylar çok güzel şekilde işlenmiş. Neticede insanların dini inançlarının nasıl sömürüldüğü, inançlar üzerinden yapılan üçkağıtçılıklar, dini inanç olarak yaşanılan saçmalıklar vb. konular işlenmiş. Tüm bunlar yapılırken tarafsız yaklaşılmış.

Pk (sarhoş) film Yorumu


Film aslında iki hikayeden oluşmakta; ilk başlarken esas kız olan Anushka Sharm Pakistanlı bir genç oğlana aşık olur. Ve onunla evlenmek ister. Fakat kızın ailesi özellikle babası bu evliliğe karşı çıkar. Tam nikah kıyılacağı gün kız terk etilir. Yada kız öyle sanar diyelim. Çünkü filmin sonunda peçeteleri hazır edin salya sümük ağlayacağınız çok duygusal bir sahne ile iki hikayede birleşiyor.

Aslında bu film için yazılacak daha çok olay var. Ama daha fazla yazıp, sizlerin başını ağrıtmadan postumu tamamlamak istiyorum. Çünkü geri kalanını da izleyince bizzat görün. Sonrada bana: 'İyi ki bu filmi tavsiye etmişsin. Çok beğendik' diye yorum yapın. Olur mu? ;)

Hoşça kalın.

2 Kasım 2015 Pazartesi

Ağızda Dağılan Un Kurabiyesi Tarifi

Çocukluğuma ait lezzetleri düşünüce; aklıma un kurabiyesi gelir. Pasta hanelerde satın alınan; yediğin zaman ağızda kum gibi dağılıp, enfes bir lezzet bırakan kurabiyeler...

Benim hamur işlerim çok meşhurdur. Hemen hemen her hamur işini çok güzel yaparım. Ancak un kurabiyesini öyle çocukluğumun da ki gibi ağızda kum gibi dağılan şekilde yapmayı bir türlü başaramamıştım. En sonunda bir kaç tarif denedim. Ve bu tariflerden kendimce uyarlayıp, tutturduğum. Ohh be!...

Yerken: ''işte çocukluğumun un kurabiyesi'' dedirten bir tarif buldum. Bugün ise sizlere bu tarifi paylaşmak istiyorum. Hazır mısınız?

Ağızda Dağılan Pastahane Un Kurabiyesi



Bu un kurabiyesi yumurtasız, çok az malzeme ile fazla emek harcamadan elde ediyor olmanız ise; ayrı bir güzellik.  :) İsterseniz şimdi sizlere pasta hanelerde satılan o ağızda dağılan, enfes un kurabiyesi tarifini vereyim...

Un kurabiyesi malzemeleri:

  • 1 paket margarin
  • 1 kahve fincanı sıvı yağ
  • 4 çorba kaşığı buğday nişastası
  • 1,5 su bardağı pudra şekeri
  • 5 su bardağı un

Un kurabiyesi nasıl yapılır?


İlk olarak oda sıcaklığında beklettiğiniz yumuşak margarini alıp, derin bir kaba koyun. Onun üzerine sıvı yağ ve pudra şekerinin 1 su bardağını da ekleyip, yoğurun. Kalan pudra şekeri un kurabiyeleri piştikten sonra üzerine dökmek için kullanılacak.

Bir beş dakika kadar yoğurduktan sonra nişasta ve unu da ilave edip, yoğurmaya devam edin. Yoğurma sonrasın da hamur elinizde parçalanırsa sakın endişelenmeyin, yoğurmaya devam edin. Çünkü bu şekilde elinizin ısı ile de birleşecektir. 

Ağızda Dağılan Pastahane Un Kurabiyesi


Yoğurma işlemini tamamladıktan sonra hamurdan parçalar koparıp, rulo şekli verin. (bakınız resim birde gözüküyor) Sonrada elinize bir çatal alıp rulonun üstünden baştan sona kadar çizin. Yine yukarıda gözüküyor.

Sonrada bir bıçak yardımı ile yan yan kesip, fırın tepsisine dizin. Önceden ılık olarak ısıtılmış bir fırına atıp, 15 dakika pişirin. Sonra fırından alın. Fırından alırken kurabiyeleriniz yumuşak ve nemli gibi gözükür. Sakın 'Eyvah kurabiyem pişmemiş' diye korkup, pişirmeye devam etmeyin. Pişirme süreniz 15 dakikayı geçmesin. Çünkü bu kurabiyeler dışarıda bekledikçe kıvamına gelir. 

Ağızda Dağılan Pastahane Un Kurabiyesi


Kurabiyeler soğuduktan sonra daha önceden ayırdığınız yarım su bardağı pudra şekerini bir süzgeç ile üzerlerine serpin. Sonrada afiyetle yiyin.

Bu kurabiyeler diğer standart kurabiyelere nazaran daha şekerli oldukları için susatabilirler onun için yanında çay, meyve suyu, süt gibi bir şeyler için. Ya da hiç olmadı yanında bir su ile yiyin. Neden mi? Çünkü su-satır. ;) Demedi demeyin...
Hoşça kalın.