6 Ocak 2015 Salı

UZUN ZAMANDIR KAR GÖRMEYEN ÇOCUĞUN KAR ÇOŞKUSU

Eskiden biz küçükken masallar dinlemekten çok hoşlanırdık. Rahmetli dedem masal anlatsın diye onun gözlerinin içine bakarak ''Dede ne olursun bize masal anlat'' diyerek yalvarırdık. Ama şimdiki çocuklar nerdeee!... (yada bu durum en azından benim kuzular için geçerli) masal dinlemek onlara saçma geliyor. Onun yerine daha gerçekçi hikayeler; ya bizim küçüklük hikayelerimizi, babası ile tanışma hikayelerimizi veya kendi bebekliklerini dinlemeyi tercih ediyorlar. Her gün aynı hikayeleri anlat anlat insan sıkılıyor bir yerde de hani :) Hayır o değil hafızamızda fil hafızası değil ki, tüm olayları daha dün yaşanmış gibi hatırlayalım. O da yok, mübarek hafıza sanki balık hafızası, çok etkilendiğimiz birkaç olaydan başka doğru düzgün bir şey 'hadi anlat' denilince hiç akla gelmiyor ki...

Yine bir kış akşamı televizyonu kapattık ailecek bireyler yapalım diyerek.  Çocuklar yine her zaman ki gibi 'hadi bize bebekliğimiz anlat' diye tutturdukları bir anda baba:
-Bugün hava çok soğuk acaba dışarıda kar mı yağıyor diyerek. Hemen pencereye yönelik dışarıya baktı. Ama baktı ki hiçbir şey yok. 

Sonrada başladı çocukluğunun kış aylarında özellikle bu aylarda yağan karları, okulların tatil olunca mahalle çocukları ile birlikte yaptıkları haylazlıkları, kardan adamların kafalarını nasıl kız kaçıran ile uçurduklarını anlattı da, anlattı. O şekilde anlatırken biran kayın valideme acıdım.
-Ne kadar şımarık vede haylaz bir çocukmuşSUN öyle, iyi ki senin gibi bir çocuğum yok diye söyledim :D
Biz çocukluk kar hikayelerimizi çocuklar ile paylaştığımız günden beri hemen hemen 3 haftadır. Her gün çocuklar sabah kalkınca ilk işleri ellerini yüzlerini dahi yıkmadan yataklarından alel acele kalkıp ''anne kar yağmış mı?'' diyerek pencereye koşmak oldu. Ama tabi her bakışları da hüsranla bitmesi benimde sinirlerimi bozmaya başladı.
Yazık çocuklar büyüyünce bizim gibi anlatacak bir kar maceraları da yok doğru düzgün diyerek, üzülmeye başladım...
 Onların kar hikayesi olarak tek hatırladıkları şey; iki sene önce kar yağınca arabamızın arkasına küçük bir kardan adam yapmıştık sonrada o kardan adam ile trafiğe çıkmıştık. Trafikteki arabalarda içinde çocuk olanlar arabanın arkasındaki kardan adamı görüp elleri ile bizim arabamızı gösterip el sallıyorlardı. Bizim kuzularda arabanın arkasında onları görüp, onlarda o çocuklara kahkahalar atarak el sallıyorlardı. Onların hafızasında sadece bu kalmış. Onlarda sürekli bu hikayeyi anlatıp:
-Anne ne güzel bir gündü değil mi? Yine kar yağarsa onu yapalım mı? diyerek tekrar o günü yaşamak için benden kar yağmadan önce sözler almaya uğraşıyorlardı. :))  Veletler garanticiler, tıp ki bennn!..


Biz yine, her zaman ki gibi, karı beklerken; bu gece facebook sayfamda da paylaştığım üzere Ankara'ya kar yağmaya başladı. Ama tabi çocuklar uyuyor olduğu için onlar görmedi. 
Sabaha kadar bu yağan kar inşallah erimez de kuzularım hiç olmazsa bu sene çok istedikleri kar eğlencesini azda olsa yaşamış olsunlar diye. Dualar ettim...

Sabah kalkınca benim ilk işimde hemen pencereye yönelip karın eriyip erimediğini görmek oldu. Karın erimediğini üstüne üstelik halen yağmaya devam ettiğini görünce ben avazım çıktığı gibi bağırıp evin için deli deli zıplamaya başladığı gören kocişko yanıma koşarak geldi ne oldu diye :)

Sonra karın yağdığına sevindiğimi görünce bana gülüp:
-Deli, kar yağmasına sen neden sevini yon ki? Kar yağması trafiğin alt üst olması, yolların buz tutması, havanın çok soğuk olması demek olduğu için. İyi bir şey demek değil dedi.

Ama olsun ben yine de sevindim. Yollara nasıl olsa tuz dökülür açılır. Trafik kazaları vede soğuk hava ise zaten olan bir şey olduğu için karla pek alakalı değil. Ama karı görünce çocuklar çooook sevinecek. Eeee onların sevinci benim sevincim demek olduğu için doğal olarak da bende çooook sevinmiş olacağım. :)
Emir'i okula bırakıp geri döndüğümüzde Efe kendi tabiri ile kardan bebek yaptı. :) Bana kalırsa o bebekten çok bir yaratığa benziyor... :)

Okullar tatil olmadığı için sabah 10.30 da satranç kursu olan Emir'i kaldırırken Efe'yi de kaldırıp onlara 'bir sürprizim var' dedim.
İkisi de gözlerini ovalayarak ''ne sürprizi'' diyerek hemen yataklarının içinde doğruldular. 
.
-Sürpriz dışarıda koşun pencereden dışarıya bir bakın dedim.
İki side ''kar mı yağdı ''diyerek koşarak pencereden baktılar. Akıllı veletler lep demeden leblebiyi anlıyorlar. Bak bu özellikleri ne ben nede babaları. :) Biz bunlar kadar akıllı değiliz.... :))

Sonra evin içinde bir coşku bir sevinç sen sanırsın evde bayram havası var. Oradan oraya zıplamalar. ''kar yağıyor, kar yağıyor'' şeklinde nükte vede besteleri tamamen kendi eserleri olan bir ritim tuttular...
Kahvaltı hazırlayıp, alel acele kahvaltılarını yaptırdım. Malum bu karı hemen hemen bir senedir bekledikleri için kahvaltı yaparak zaman harcamak yerine biran önce dışarı çıkıp kar coşkusu yaşamak istiyorlardı. :)

Sonrası ise dışarı çıkınca uzun zamandır kar görmedikleri için önce bir afalladılar binadan aşağıya inmeye bir korktular. Ayağımız kar olacak, düşeceğiz diyerek biraz çekinerek kara ayak bastılar... Daha sonrası ise kara ayak baslamaları ile alışmaları arasından saniyeler geçmeden hemen can ciğer kuzu sarması olup. Deli danalar gibi bağırarak karların üzerinden koşarak, birbirlerine kar topları atmaya başladılar. Tabi bu arada bu kar toplarından bende nasibi aldım. beni de boş geçmediler sağolsunlar. :))

Emir'i okula bırakıp, Efe ile biraz daha dışarıda kar ile oynadıktan sonra burnundan sümük sallanmaya başlayan Efe'yi zorla eve soktum. ''Akşam baban gelince kar erimezse yine dışarı çıkarız'' diyede kandırdım. :)

Şimdi her iki dakikada bir pencereye bakıyor kar erimiş mi diyerek. Dört gözle babasının gelmesini bekliyor. Akşama kadar kar erimezse kaçar yolu yok dışarı çıkıp kar oynamamız gerekecek...


Hoşça kalın.

0 comments: