Merhabalar arkadaşlar, blog yazmaya tekrar döndüm. İnşallah bu sefer uzun süre buralarda olurum. Yani şuanda o niyetle bu postu yazıyorum. Ama zaman ne gösterir yine de bilemeyiz.
İsterseniz ortalarda olmadığım bu zamanda neler yaptım. Ufaktan bir özet geçeyim....
Bloğumun instgram hesabını takip edenler bilir. Orada sürekli aktiftim. Ama takip etmeyenler için kısa bir özet geçecek olursam. Sonunda bir hayalimi daha gerçekleştirdim. Aslında bu hayalimi sırf çocuklarım için sürekli erteleyip duruyordum. Ama artık çocuklarım büyüdüğü ve malum benim yaşımda geçmeye başladığı için son 6 ay kala kpss ye yoğun bir çalışma ile; kpss den 82.67 puan aldım. Ve puan ile memurluk hayatına 26 ocak 2023'te ilk adımını attım....
Benden havadisler şimdilik bu kadar. Şimdi gelelim bu postu yazmamın asıl amacına. Victor Hugo'nun "Sefiller" kitabını seneler önce okumuş. Ve yorumlamıştım. Şimdide aynı yazarın "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" kitabını okudum Ve onun yorumunu sizler ile paylaşmaya geldim.
Çevirmenin önsözüne göre, Bir İdam Mahkumunun Son Günü yazarın en az tanınan eserlerindendir. 1829 yılında henüz 26 yaşındayken yazdığı bu kitabı, kendi adını açıklamadan yayınlamıştır. Nitekim bu davranışının gerekçesini, sonradan açıklamıştır. Kitabın yayınlanması belirli çevrelerde olumlu karşılanmıştır. Ancak Fransız Devrimi’nin üzerinden kırk yıl geçmiş olmasına karşın hala devrim coşkusunu yaşayan çevrelerden gelen olumsuz tepkiler dikkat çekicidir. Kitabın metni kadar 1829 yılında yazarın kendi adını vermeden kaleme aldığı önsöz de oldukça düşündürücü ve kitabın amacını açıklamaktadır:
“Bu kitabın ortaya çıkış nedenini anlayabilmemiz için önümüzde iki seçenek var: Ya gerçekten sefil bir adamın son düşüncelerini yazmış olduğu sararmış; düzensiz bir kağıt tomarı söz konusudur. Ya da bu adam; bir insana, sanatın yararına doğayı inceleyen bir hayalpereste, bir filozofa, bir şaire rastlamıştır, kim bilir? Belki de kendisine egemen olan ya da daha doğrusu kendisini teslim ettiği ve ancak bu kitaba aktararak kurtulabildiği bir düşlemdi onun bu düşüncesi. Okur, bu iki açıklamadan istediğini seçebilir, istediği gibi yorumlayabilir.” Ben ilk yazılan şekilde yorumlamış. Ve bir müddette o şekilde sanmıştım. 😀
“İdam Mahkumu” Beş haftadan beri bu düşünceyle baş başayım, onunla yaşıyorum; ürkütüyor varlığı beni, ağırlığı altında eziliyorum.” diye başlıyor roman. Adam öldürmek suçundan hüküm giymiş ve idam cezasına mahkum olmuş bir adamın ağzından başlıyor roman. Kahramanımızın adını hiçbir zaman öğrenemiyoruz. Yazara göre aslında onun makus talihi bu: Ölüm... Hiçbir şekilde kurtulma şansı yok. Başlarda karakterin kurtulma umudu olsa da, ya da bir mucize bekliyor olsa da gardiyanların onu almaya ve o malum günün geldiğini anladığı an bütün ümidi yok olup gider. İşte o zaman geride bıraktığı üç kadını düşünür. Biri annesi, karısı ve en çok üzüldüğü üç yaşındaki minik kızıdır. En çok onun için üzülür. Çünkü kızını son kez görmesi için getirdiklerinde, küçük kız babasını tanımaz. Babası nerede diye sorulduğunda ise, “Bilmiyor musunuz bayım? Babam öldü.” der. İşte idam mahkumunu ölüm korkusundan daha çok bu durum üzer. Son olarak giyotine çıkarılan mahkum şu sözlerle romanı bitirir: “Ah! Sırtlan çığlıkları atan halk. Ondan kaçamayacağımı, kurtulmayacağımı, bağışlanmayacağımı kim biliyor? Beni bağışlamamaları olanaksız! Ah! Sefiller! Merdiveni çıkıyorlar galiba...”
Kitap tam bir klasik. Ancak iki kısma ayırmak lazım bence. Birinci kısım olan önsöz ve kitabın kendisi. önsözü anlayabilmek için ben iki defa okudum. Fransa tarihine gerçekten hakim olmak gerekiyor. çevirmen ve yazar notlarıyla anlaşılır kılınmak istenmiş ama yine de dikkat gerektiriyor. Fransa tarihini ve fransız edebiyatını bilenler bence bu kitaptan daha fazla keyif alacaklardır. Önsözde yazar neden idam cezasına karşı çıktığını çok sağlam temellendirmiş. çok güçlü bir önsöz olmuş. Ancak, birçok yorumda kitaptaki suçlunun suçunun bilinmediğinden ve genel olarak idam cezasına çarptırılanlar için yazıldığı söyleniyor. Oysa iki yerde cinayet işlediğini söylüyor suçlu.
O son anlar çok gerçekçi yansıtılmış. Büyük yazar olmak böyle bir şey herhalde. Ben Türk okurlar için de şiddetle tavsiye ediyorum. Kesinlikle okunması gereken bir yazar. Bir idamı ve idam mahkumu birinin pskolojik halini mükemmel anlatmış okurken karakterin hissettiklerini hissettim resmen çok başarılı bir eser.
Bana Ulaşabileceğiniz Diğer Sosyal Hesaplarım