İki gündür evimizde hastalık alarmı çalmakta... :( Üstelik bu alarm en kötüsü, en tehlikelisi olan, baba hastalandı alarmı...
Bizim evde baba hastalanmışsa arkasından Emir, sonra Efe ve en son o hastalık döner dolaşır bende patlar.Bunu çok iyi bildiğim için çok pis korkuyorum.
Tamam erkeklerin hastalıklarını gündüz vakti iş sektörü yüzünden dinlenerek geçirmek yerine iş yerinde çalışarak geçiriyorlar. Ama bizim suçumuz ne ya? Eve gelince sabahki yaşadığınız zorlukları da akşama mal etmeye çalışıyorsunuz. :(
Şimdi size abartısız hasta halindeki bir erkeğin bir gününü yazmak istiyorum. Bakalım bizdeki durum sizde de aynı mı yoksa bu hastalık yöntemi sadece bizim babamıza has bir yöntem mi?;)
Akşam eve geldiğinde içeri girer girmez hemen ''dondum dondum'' diyerek girer ve petekler yandığı halde diğer odadan elektrikli sobayı da getirip onuda yakar. Sonra ben :
-Nasılsın diye sorduğumda
-Iııı ııhhh ölüyorummm der. Ben yine:
-Canım bir şey istiyor mu sofrayı kurayım mı?
-Yok canım bir şey istemiyor. Tamam sofrayı kurda bende bir iki lokma bir şey yiyeyim de vücut iyice dirençten düşmesin.
Ben zavallı içinden ''Eyvah aldık başa belayı, şimdi bunun hastalık halinde tamamen huyu da değişir'' diyerek söylenerek sofrayı kurarım.
Sonra onu zar zor sofranın başına oturturum. Bu esnada çocukların sorularına cevap dahi vermek istemez çocuklar soru sorar yada bir şeyler isterlerse hemen benim başıma havale eder.
-Ben çok hastayım oğlum gidin anneniz yapsın. Diyerek.
-Ben çok hastayım oğlum gidin anneniz yapsın. Diyerek.
Masada inleyerek vede mızmızlanarak yemeği yer sonrada yine yatmak için kanepeye yönelir. Onun o halini görünce ben:
-Git yatak odasında yatta rahatça uyu... Şimdi burada çocukların sesi ve kavgası birde üstelik var olan televizyon sesi yüzünden rahatça uyuyamazsın derim. Ama dinleyen kim? :)
-Yok yok ben burada yatacağım benim üstüme yorgan ört.
-Tamam oldu der ve bir yorgan getirir örterim. Sonra yine:
-Yok bu yetmedi birde battaniye ört
Ben yine hiçbir şey demeden gider battaniyeyi de örterim.
Sonra çocukları yedir, sofrayı kaldır, bulaşıkları makineye diz derken bizimkinin sesi gelmeye başlar..
-Ahh ahhh ahhh ölüyorum... Anne yetiş beni kurtar.. Kimsenin umrunda değilim ölsem kalsam kimsenin haberi olmayacak. (Ülen gözümüzün önündesin senin her hareketini her halini görüyoruz. Sana bir şey olursa hemen anlarız. Neden şimdi durduk yere kendini acıtmak için anneni olayın içine sözle de olsa katıyorsun :D )
Onun o bitmiş ölmüş haline vicdanım yine dayanamaz ve yanına gidip:
-istersen bir hasta haneye gidelim mi?
-Yok istemiyorum bana bir nane limon kaynat.
Ben yine tamam der elime cezvemi alır nane limonumu paşa paşa kaynatırım... Sonra onun yanına gidip veririm.
Bizimki kalkar. Nane limonu alır içmek için, sonrada bana:
-bir bak ateşim var mı?
Ben elimle alnını ellerim sonrada:
-Yok, ateşin yok derim. Bizim ki:
-Sen anlamadın benim ateşim var. Git ateş ölçeği ile ateşimi ölç.
Ben yine gider ateş ölçerini alır gelir sonra koltuk altına koyarım. Sonra ateşine bakarız ateş 38
-Bak gördün mü fazla yokmuş
- Yok oda bozulmuş benim ateşim en azından bir 40 vardır.. (Bizimki sanki termostat kendi ateşini kendisi ölçüyor :) )
Bu esnada içip bitirdiği nane limonu elinden alıp mutfak tezgahına koymaya gider sonrada birbiri ile tartışan çocuklar ile uğraşır, hatta ev ödevlerini yaptırmak için ikisinin yanında da ayrı ayrı bulunurum.
Bizimki biraz uyuyup uyandıktan sonra yine mızmızlanmaya başlar. Evin içindeki bu hasta havasını biran önce geçmesini hızlandırmak için hemen benim doğal tedavi yöntemimi hazırlayıp ondan yediririm.
Ama yok bizimki iyiden iyiye şifayı kapmışya bu seferde elinde mendil hünkürmek mi dersin, yada aniden gelen ağzında sular fışkıracak şekilde çıkan hapşuruk mu dersin... Bir sürü şekilde virüs eve yayılmaya başladı bile..
Hayır bizimkini karantinaya da alamıyorum ki en azından virüs bir odada kalıp diğer odalara yayılmasın diye. Bizimki inat etti salonda yatacak yatak odasına gitmek istemiyor.
Bende çocukları salondan uzaklaştırmak için onlara yatak odasında ilgisini çekecek oyunlar hazırlıyorum. Mesela küçük basket potasını gar dolabın kapağıma takıp yatağın üstünde istekleri gibi zıplamasına izin verdim. Biraz o şekilde yatağın işini bitirdikten sonra sıkıldılar. Bu seferde yatak odasındaki televizyona play statıonu takıp oynamasına izin veriyorum filan. Ama bizim ufaklıklarda aksi ya ben onlara salona girmeyin dedikçe onlarda aksilik yapıp salona girmek istiyorlar...
:)) yok yanlış anlama aslında eşimin halleri gözümün önüne geldiğinden gülmekteyim.sanırım bu erkekler hastalanınca hep böyleler.çocuklar duymasındaki haluk hastalanınca ne yapar eşimde öyle olur.seni inan çok iyi anlıyorum.o yüzden eşin tez elden iyileşirde sende rahat bir soluk alırsın inşallah.
YanıtlaSil:) çok canım yanlış anlamam dışarıdan baktığı zaman çok komik gözüküyor biliyorum...
SilAmiin inşallah...