20 Nisan 2015 Pazartesi

SUÇLU KİM?

Çocuklarıma karşı ne çok ''baskıcı bir anne'' nede ''üstüne titreyen onların tüm yapmaları gereken sorumluklarını yapan bir anne'' olmamak için çok çaba sarf ediyorum. Ancak analık hormonlarım bazı zaman ağır basıyor ve hemen tez canlık ile onlara yardım etmek maksadında, ama fakında olmadan çocuğuma zarar veriyormuşum...
Evet zarar veriyormuşum diyorum. Çünkü bunu daha iki gün önce Emir'in bana söylemesi ile kafama dankkk!... etti.
Özellikle Emir ilk okulda iken çocuğumun ödevlerine yardım etmek maksadı ile sürekli yanında bulunup, hemen yanlışını bulup müdahale edip, kusursuz ödev yapması için çapa sarf ettim. Sonuç elbette ki başarılı, kusursuz ödev yapan, okuma ve yazmayı çok çabuk söken hatta okulda en çalışkan öğrenci konumunda olan bir oğlum oldu. 
Bu durumu görmek ile mutlu olan ben belkide farkında olmadan içimdeki not doyumsuzluğu canavarı da onunla birlikte dünyaya geldi(!)
Sonra ikinci sınıfa başladı oğlum. İkinci sınıf içinde aynen çocuğun her ödevini ondan çok bilen biri oldum. Hatta ara ara bana ''anne bugün ne ödevim var?'' Diye sorduğu anlar dahi olurdu. Tabi birde sürekli analığın rajanundan olan ''hadi'' kelimesi. ''hadi oğlum ödevlerini yap''hadi oğlum kitap oku'' sabah okula giderken aynı şekilde ''hadi oğlum geç kalacaksın'' gibi sürekli onun arkasında belkide zaman zaman önünde oldum. Tabi sonuç yine çok güzel... Çocuğum yine okulunda en çok başarılı çocuklar arasında, öğretmeni ve arkadaşları tarafından çok sevilen bir çocuk... içimdeki not doyumsuzluğu canavarı artık oğlumun başarıları vede aldığı yüksek notlar ile iyice beslenip büyümeye başladı(!)...


Emir 3. sınıfa geçtiği zaman ise ev değişikliği, okul değişikliği ve tabi ki Efe'yi okuldan alıp kendim eğitim verme çabalarımda ortaya çıkınca ister istemez çocukta da bende de bir afallama oldu.
Bir kere ben artık eskisi gibi oğlum ev ödevini yaparken yanı başında olup hemen yanlışlıklarına müdahale edip, ödev yapmasına yardımcı olmak yerine. Oğlum ödevlerini bitirdikten sonra bana getiriyor ben kontrol edip daha sonra verir hale geldim. Hatta okula giderken unuttuğu okul araç ve gereçlerini hemen arkasından okula götürmek yerine. hiç götürmedim ki okula gidince hatasının cezasını çekip anlasın da. bir daha yapmasın diye...(Önceden olsa hemen koşar öğretmen derse girmeden -dilim bir karış sünmüş halde- oğluma verirdim) İçimdeki iyice büyümüş olan not doyumsuzluğu canavarını öldürmek için uğraşmaya başladım..

Perşembe günü olan veliler toplantısında yeni okulundaki, yeni öğretmeni Emir için, ''artık eskisi gibi değil başarısı düştü'' dedi. Bunu demesindeki neden ise; girdiği deneme sınavında önce 10 yanlışı varken, bu girdiğinde ise 12 yanlış olduğunu için söyledi. Ben oğlumun sınav ve deneme testlerinde ki yanlışlarının sayısı ile pek ilgilenmediğim için, bana bu durum saçma geldi. O yüzden öğretmenin o sözünü pek dikkate almadım. Ama birde ''çok içine kapanık oldu. Artık eskisi gibi benimle konuşmuyor,'' demesi beni benden aldı. Öğretmenine kaçamak sorular sorup nedenini anlamaya çalıştım. Ama net bir şey demediği için pek anlayamadım. Onun için eve gelince bu durumu oğlum ile konuşup ona sorunca... Hemen itiraz etti.
-Hayır ben içine kapanık değilim, hep öğretmenim ve arkadaşlarım ile konuşurum. Gibi söylemler söyleyip gözleri doldu.
Kuzumun o halini de görünce anladım ki gerçekten de bir problem var. Yoksa bu şekilde hemen sinirlenip, ağlamaklı hale gelmezdi.
Oğluma öğretmeninden utanıyor yada çekiniyor musun? Yada sen bir şey sorunca sana cevap vermiyor mu? Gibi sorular sorup nedeni anlamaya çalıştım. Ben bu tarz sorular sorarken o bana ne desin. 
-Artık öğretmenim beni çalışkan bir öğrenci olarak görmüyor. Ben sınavlara her girdiğimde yanlışlarım bir tane daha çok oluyor. Bunun nedeni de SENSİN!...
Dedi.. Onun bana kurduğu cümlede ki SENSİN kelimesi beni can evimden vurdu. Hemen kendimi toparlayıp ''neden beni suçladığını''sordum. Ve bana:
-Eskiden sen benim ödevlerimi yapmama yardımcı olup, hep yardım ederdin. Hatta unuttuğum defterim veya kitabımı hemen arkamdan koşarak gelip yetiştirirdin. Ama artık öyle yapmıyorsun. Artık beni hiç önemsemiyorsun. Dedi...

Kuzumun bu sözünden sonra anladım ki. Hakikaten de bütün suç bende-imiş. Çünkü ben ona iyilik yapıyorum(!) diye yaptığım şeylerde aslında ona iyilik değil, kötülük yapıyormuşum. Kuzuma zamanında sorumluk vermediğim için, bu sene verdiğim sorumluklar ona ağır geldi. Onun sorumluklarını devamlı hemen yapan bir anneye o, çok alışmış. Bu sene kendimi geri plana çekip tüm sorumluluğu oğluma verince, artık onu eskisi gibi sevmeyip önemsemediğimi düşünür hale gelmiş.:/

Hoşça kalın.

2 yorum:

  1. gecmis olsun. cocgunuza adim adim sirumluluk vermeyi deneyin bir sure daha yardim edin ama yavas yavas elinizi cekin bir anda cekilince o da hakli. benim buyuk oglan daha 5 yasinda kresten sacma sapan odevler veriyorlar oglum odevleri gorunce hayal kirikligina ugradi ben de istersen yap istersen yapma sen bilirsin diyorum. verilen odevden zaten birsey ogrenecek olsa meraklanip heyecanlaniyor ama biya kitabi gibi hersegerinde boyama veriuorlar. neyse ben takip ederim ama odevini yapmak istersen cantan masada diyorum arada isterse yapiyor isyemezse ya da unutmussa yapmadan gidiyor. gecen aksam bana dediki anne odevimi yapmadim diye kalemleri cantasini aldi yapti. ozellikle ileri siniflarda odev meselesini cok abartiyor ogretmenler ve veliler ozellikle ogretmenlerin veliler tarafindan yapilmis seylere itibar etmemesi gerek ama kimin ilesi daha cok yardim ediyorsa o kadar yuksek not aliyor cocuklar anne yardimlarimi yaristirir olmus ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AYNEN ÖYLE
      Öğretmenlerin sürekli ödev vermesi çocukları ve anneleri bunaltıyor. Ancak ben ona da razıyım da birde evde ailecek zaman geçirmek için verilen performans ödevleri beni sinir ediyor. Ne biliyorlar belki biz ailecek evde ödev yaparak zaman geçirmekten hiç hoşlanmıyoruz...

      Sil