Ben küçükken okulda arkadaşlarımız ile saçma sapan şakalar yapıp daha sonra saatlerce güler eğlenirdik. Hatta eve gidince anne ve babama da aynı şakaların -anne ve baba versiyonu şeklinde şakalar yapar onları güldürmeye çalışırdım. Ama tabi onlar doğal olarak şakalarımı saçma bulur, hiç gülmezlerdi... :/ O yıllarda ''benim anne ve babam da hiç şakadan anlamıyor'' diyerek içimden geçirir, ve üzülürdüm...
31 Martta kap karanlık bir gün yaşadığımız için ne televizyon, ne İnternet, nede ısıtıcılarımız çalışmadığı için batta haniye altında oğlumla birlikte vakit geçirmeye çalış. Daha sonra ''elektrikler geldi çok şükür'' diyerek sevinemeden hemen gündemde ki açıklı olayları duymamız üzerine sevincimiz boğazımızda kalması ile günü bitirdikten sonra...
Ertesi güne; her hafta içi olduğu gibi zorla, ''hadiler'' ile Emir'i uyandır. Sonra zar zor iki lokma bir şeyler yedir. Sonra yine ''hadiler'' ile üzerini giydirip, çantasını hazırlamak ile uğraşırken. Saat derse girme saatine geldiğini görünce bu ''hadilerini'' daha yüksek sesle, daha sık sık tekrarlayarak evden dışarıya kendimizi atar. Sonrada hızlı adımlar ile sırtımda en az 3-4 kilo olduğunu tahmin ettiğim okul çantası ile okula yetişmeye çalışırken. cebimdeki cep telefonu çalmaya başladı.
Hemen alel acele telefonda ki arayan kişiye bakınca ''babam'' olduğu görünce ''bu telefondan kaçar yolu yok kesin açmalıyım'' (açmasam küsüyor da :D) Diye düşünerek hemen telefonu açıp:
- Alo baba.
-Alo ne yapı-yon kızım?
- Ne olsun baba Emir'i okula götürüyorum (geç kaldığımızı söylesem hemen bana sen küçükken de sürekli okula geç giderdin. Şimdide çocukları da mı geç götürüyorsun muhabbetine gireceği için söylemedim)
- Yaa öyle mi? bende senin evinin kapısındayım sana geldim.
- Neeee gerçekten mi? Kandırma beni ( Çünkü normalde öyle ansızın benim evime gelmez. hem zaten aynı şehirde değiliz o Konya da, ben Ankara'dayım)
- Yooo gerçek söylüyorum.
- Tamam baba o zaman ben hemen Emir'i okula bırakayım iki dakikaya eve gelirim. Sen beni bekle... Der ve hemen telefonu kapattım.
Benim bu konuşmamı duyan çocuk dedesini görmek için okula gitmek istemez. Onu zar zor - zaten geç kalmış olduğumuz okula daha fazla geç kalmayalım diyerek sürükleye sürükleye okula götürerek, ikna etme çabalarına giriştim.
Neyse Emir'i okul dönüşünde onun sevdiği elmalı kurabiyeden yapacağıma söz verip, okula bırakıp. Hiç soluk dahi almadan dilim bir karış dışarıda soluyarak eve dönerken. telefonum yine çalmaya başladı.
Telefona baktım, arayan yine babamdı.. Al el acele telefonu açıp:
-Tamam baba geldim-mm..
Der demez bir kahkaha atıyor ki duymanız lazım.
Ben şaşkın şekilde: Höngggg!..
- Ne oldu baba. Neden gülüyorsun?
Babam: '1 NİSAN' Şaka yaptım kızım ben köydeyim, tarlaların yanında. Sana 1 nisan şakası yaptım.
Ben şaşkın, afallamış, soluk soluğa, dilim beş karış dışarıya sünmüş halde.
-Ama baba bana böyle şaka yapılır mı ya?.. :P
Şaka benim neyime?...
Hoşça kalın...
31 Martta kap karanlık bir gün yaşadığımız için ne televizyon, ne İnternet, nede ısıtıcılarımız çalışmadığı için batta haniye altında oğlumla birlikte vakit geçirmeye çalış. Daha sonra ''elektrikler geldi çok şükür'' diyerek sevinemeden hemen gündemde ki açıklı olayları duymamız üzerine sevincimiz boğazımızda kalması ile günü bitirdikten sonra...
Ertesi güne; her hafta içi olduğu gibi zorla, ''hadiler'' ile Emir'i uyandır. Sonra zar zor iki lokma bir şeyler yedir. Sonra yine ''hadiler'' ile üzerini giydirip, çantasını hazırlamak ile uğraşırken. Saat derse girme saatine geldiğini görünce bu ''hadilerini'' daha yüksek sesle, daha sık sık tekrarlayarak evden dışarıya kendimizi atar. Sonrada hızlı adımlar ile sırtımda en az 3-4 kilo olduğunu tahmin ettiğim okul çantası ile okula yetişmeye çalışırken. cebimdeki cep telefonu çalmaya başladı.
Hemen alel acele telefonda ki arayan kişiye bakınca ''babam'' olduğu görünce ''bu telefondan kaçar yolu yok kesin açmalıyım'' (açmasam küsüyor da :D) Diye düşünerek hemen telefonu açıp:
- Alo baba.
-Alo ne yapı-yon kızım?
- Ne olsun baba Emir'i okula götürüyorum (geç kaldığımızı söylesem hemen bana sen küçükken de sürekli okula geç giderdin. Şimdide çocukları da mı geç götürüyorsun muhabbetine gireceği için söylemedim)
- Yaa öyle mi? bende senin evinin kapısındayım sana geldim.
- Neeee gerçekten mi? Kandırma beni ( Çünkü normalde öyle ansızın benim evime gelmez. hem zaten aynı şehirde değiliz o Konya da, ben Ankara'dayım)
- Yooo gerçek söylüyorum.
- Tamam baba o zaman ben hemen Emir'i okula bırakayım iki dakikaya eve gelirim. Sen beni bekle... Der ve hemen telefonu kapattım.
Benim bu konuşmamı duyan çocuk dedesini görmek için okula gitmek istemez. Onu zar zor - zaten geç kalmış olduğumuz okula daha fazla geç kalmayalım diyerek sürükleye sürükleye okula götürerek, ikna etme çabalarına giriştim.
Neyse Emir'i okul dönüşünde onun sevdiği elmalı kurabiyeden yapacağıma söz verip, okula bırakıp. Hiç soluk dahi almadan dilim bir karış dışarıda soluyarak eve dönerken. telefonum yine çalmaya başladı.
Telefona baktım, arayan yine babamdı.. Al el acele telefonu açıp:
-Tamam baba geldim-mm..
Der demez bir kahkaha atıyor ki duymanız lazım.
Ben şaşkın şekilde: Höngggg!..
- Ne oldu baba. Neden gülüyorsun?
Babam: '1 NİSAN' Şaka yaptım kızım ben köydeyim, tarlaların yanında. Sana 1 nisan şakası yaptım.
Ben şaşkın, afallamış, soluk soluğa, dilim beş karış dışarıya sünmüş halde.
-Ama baba bana böyle şaka yapılır mı ya?.. :P
Şaka benim neyime?...
Hoşça kalın...
Ay, Cok güldüm..olur,yapilir 👍
YanıtlaSilHele ki Baba yaparsa 😄
:) evet yapılırmış öğrendim artıkım. :D
Sil