Merhabalar sevgili okurlar Kapadokya gezisi yazı dizime 3 güzeller ile devam etmek istiyorum... :) Oraları görmeyenler benim ne demek istediğimi anlamamıştır, ama görenler eminim ki anlamıştır. Çünkü oralara kadar gidip te Ürgüp vede Göreme yolu üzerindeki üç güzelleri görmemiş kişi yoktur, diye düşünüyorum...
Üç güzelleri şekilleri itibariyle her gören çekirdek bir aileye benzetiyor,fakat bunu destekleyen halk arasında geçmişten gelen bir efsanesi de varmış... İsterseniz sizlere o efsaneyi yazayım da sizlerde öğrenin.. :)
Üç Güzeller efsanesine göre, Kapadokya da bir kral, bir de prenses yaşamaktadır. Kralın kızı olan prenses bir çobana aşık olur; ve evlenmeye karar verir; evlenirler. Prenses, ve çobanın evlenmesinde kralın ise onayı bulunmamaktadır. Evlenen prenses ve çobanın bir çocukları olur. Fakat kral hala, kızını, ve evlendiği çobanı affetmemiştir. Sonunda, prenses, çoban, ve çocuklarının peşine bir asker grubu takar, yakalanıp öldürülmeleri emri askerlere, kral tarafından verilmiştir. Üç Güzeller efsanesine göre artık kaçmaları imkansız olan prenses, çoban ve çocukları için, prensesin Allah’a bir yakarışı bulunmaktadır: ”Allahım, bir mucizeni göster, ve bizi bu eziyetten kurtar…” Prensesin sesinin Allah tarafından duyulduğuna inanılan Üç Güzeller efsanesinde, prenses, çoban, ve çocukları birer taşa çevrilmiştirler.
Üç güzellerin olduğu yer turizm için ayarlanmış şekilde, yol kenarı hediyelik eşyalar vede çömlekler satan satıcıların oluşturduğu küçük küçük işletmeler vede oraları daha güzel izleyebilmeniz için konulmuş dürbünler de vardı...
Oradaki dürbün ile etrafı daha yakından izleyip incelikten den sonra hediyelik eşyalar bölümünden kendimize kapadokya hatırası olsun diye peri bacalı 3 tane gece lambası aldık biri bize diğerleri ise kayınvalidem vede görümceme olmak üzere... Hımm birde oralara kadar gidip te güveç almadan gelmek olmazdı diyerek güveçte yemekler yapmak için bir tanede orta boy kapaklı bir güveç aldık...
Üç güzelleri gördük etrafındaki diğer peri bacalarında izledik ve tabiki hediyelik eşyalarımı da aldıktan sonra gezimize devam etmek için yine atladık arabaya...
Yol üzerinde o kadar güzel üzüm bağları vardı ki birinin yanında durup fotoğraf çekinmeden geçemedik... :)
Bakın fotoğraf çekinmeden diyorum, yemeden demiyorum. Sahibini tanımıyoruz haram olur diye tek bir tane dahi yemeden fotoğrafımızı çekinip yolumuza devam ettik. :)
Veee şimdi de araba ile gidiş yolu çok tehlikeli olan ama cesaretli kocişko illaki ben araba ile giderim yürümem diye ısrar etmesine daha fazla dayanamayarak, araba ile aşağı inmek zorunda kaldığımız yer olan Fırkatan kilisedeyiz....
Fırkatan kiliseye giriş ücreti 4 TL oradaki görevli bu kilise hakkında girişte sizleri bilgilendirip daha sonrada elinize birer tane el feneri veriyor. Çünkü üst katlar o kadar çok karanlık ki ancak fener ile görüp yolunuzu bulabiliyorsunuz...
Veee şimdi fırkatan kilisedeyim.... Oradaki görevlinin anlattığına göre bu kiliseye yukarıdaki kırmızı şekiller aynen karşı duvarda da sanki yansıması gibi olması sebebi ile aynalı kilisede diyorlarmış. Bu kilisenin mimarisi diğer kiliselere göre farklı olduğu için vede ayrıca Kapadokya adliye sarayına yakın olması sebebi ile bu yapıtta yargıç veya o düzeyde kişilerin oturduğu sanılmakta imiş...
Bu kilisede giriş yerinde ki yerde olan kırmızı geometrik şekiller dışında başka şekil vede resim yok...
Fırkatan (Aynalı) kilisede gizli geçitler, mutfak, erzak depoları, güvercinlik olarakta bilinen haberleşme yerleri vede tehlike anında kaçmak için yapılmış mekanları vede bu mekanlara giden dar uzun tünelleri var... Özelikle zaten oralarda fener olmasa kapkaranlık bir yer olduğu için gitmeniz imkansız...
Bakınız öyle tünellerden yukarı çıkarken çekilmiş bir kare...
Yukarıdaki fotoğrafta da gördüğünüz üzere kocişkonun çıktığı o delikte bir başka tünel orası güvercinlik yani haberleşme yerinden saklanma yerlerine giden tünel. Karanlık, dar vede up uzun bir tünel sonucunda saklandıkları mekana geliyorlar oradan da kaçış olarak atlandırdıkları bir delik var o delikte yine aşağıdaki bir mekana giden tünel. Ama biz aşağıya düştüğü için güvenemedik ayrıca da dar olması sebebi ile aşağı giden tünelden geçmeden, normal şekilde geldiğimiz yerden inip o kaçış mekanlarına o şekilde gidip alt taraftan fener ile o deliğin yukarısına baktık. :)
Kaçışın çıkış kapısında bir poz verdikten sonra Fırkatan kilise diğer adı ile Aynalı kilise gezimize tamamladıktan sonra arabamızın yanına döndük... Tabi dönüş yolu aklıma geldikçe o dar yoldan araba ile nasıl çıkacağız diye ben kara kara düşünüp afakanlar basarak arabanın yanına gittim... Ama çıkışı sandığım kadar zor olmadı. Sanırım oda inerken ilk defa indiğimiz için nasıl bir şeyin bizi beklediğini bilmeden iniyoruz ya o sebepten insan daha çok tırsarak iniyor ama çıkışta yolu bildiğin için daha sakin vede rahat şekilde çıkıp yoluna devam ediyorsun.... :)
Eee Ben yoruldum ama bu kadar bilgi şimdilik size yeter devamı daha sonra gelmesin mi?... gelsin gelsin... :)
Hoşça kalın...
0 comments: