24 Haziran 2016 Cuma

Kar Kokusu Kitap Yorumu

Yazar: Ahmet Ümit

Sayfa Sayısı: 261

Baskı Yılı: 1998

Yayın Evi: Doğan kitap

Kar Kokusu Kitap Yorumu


Ahmet Ümit'i ilk bab-ı esrar kitabını okuyarak tanımıştım. Yazarın bu kitabından sonra diğer kitaplarını da okumaya karar verdim. Araya bazı kitaplar girdikten sonra karşıma bu seferde Ahmet Ümit'in kar kokusu kitabı çıktı. Bu kitap yazarın 2. kitabıymış O yüzden olsa gerek bab-ı esrar kitabı kadar etkileyici vede sürükleyici değildi. Hatta ilk sayfalarda okurken bir siyaset kitabı diye düşünüp, okumayı bırakmayı dahi düşünmüştüm. Ancak yazarın kalemi o kadar sağlam ki bir siyaset kitabı dahi olsa, seni kendine bağlıyor.

Bende öyle ara ara her boş kaldığımda elime alarak, kitabı okumaya devam ettim. Kitap ortalara geldiğinde tüm olay ve karakterler kafanda canlandığı için, ufakta olsa bir merak duygusu uyandırıyor. Sonrada Moskova'lı ajanlar gibi sende 'acaba katil hangisi? Köstebek kimdi? Daha doğrusu bir köstebek var mı? Yoksa köstebek hikayesi sadece atılmış bir yem mi?' gibi soruların cevabını bulmak için kafa yoruyorsun...

Kar kokusu kitabının konusu:


Kitap ilk olarak Moskova'nın kara kış havasını sana anlatmak ile başlıyor. Bence Ahmet Ümit o kadar güzel betimleme yapmış ki; zaman zaman haziranın ortasında olmamıza rağmen, burnuma kar kokusu geliyor. O karın soğukluğu ve zor koşullarını, kurulduğun koltukta dahi hissediyorsun.

1980 darbesi sonrası ülkelerden gelen, diğer komünist öğrenciler ile birlikte eğitim gören TKP'li Türk öğrencilerden kod adı Mehmet olan öğrencinin öldürülmesi ile roman başlıyor.

Yukarıda da yazdığım gibi grupta bir köstebek var istihbaratı ile KGB ajanları tarafından küçük çaplı bir takip operasyonu başlıyor. Bu esnada o sınıftaki Türk öğrencilerden birinin ölümü üzerine, tüm Türk öğrencilerini tek tek sorgulamaya başlıyorlar, KGB ajanları...

Sorgu esnasında Tüm TKP'li öğrencilerin aslında kimse kimseyi gerçek kimliği ile tanımadığı ortaya çıkıyor. Bu yüzden öğrenciler dahi birbirlerinden şüpheleniyorlar.

İlk kitabı okumaya başladığınızda, her ne kadar bir siyaset kitabı diye düşünseniz de, kitabı okuyup bitirdikten sonra anlayacaksınız ki, kar kokusu kitabı bir siyaset kitabı değil; bir polisiye-gerilim kitabı...

Kitabın tek sevmediğim yönü ise, olayların çok yavaş işlemesi. Buda sanırım romanda çok fazla karakter olmasından kaynaklanıyor. Bu karakterlerin zaman zaman -romanın işleyişi açısından- önceki hayatlarına yer verdiği için olsa gerek.

Katil göz önünde gibi gözüküyor; ancak bu şekilde göz önünde düşünülen kişi asında katil değil. Tam zıttı hiç aklına gelmeyen kişiler katil olurya, genellikle polisiye-gerilim kitaplarında. Sende o yüzden hiç akla gelmeyen kişilerden şüphelenip: ''acaba katil bu mu?'' diye düşünüyorsun. Ancak yazar romandaki ajan karakterler gibi okurları da ters köşe yapıp, katilin gözümüzün önünde olan ve ben katilim diye intihar eden kişi olduğu ortaya çıkıyor.

4 yorum:

  1. Ben katilim diyene inanmıyoruz artık değil mi ;) illa heryerde ters köşe arıyoruz ;) Ada'm baştan söylemiş meğer katili ;) iyi okumalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet maalesef ki öyle :) Biz genellikle izlediğimiz ve okuduğumuz polisiye-gerilim kitap ve filmlerden öğrendiğimiz gibi katilleri hiç beklenmedik, umulmadık kişiler olmasına alışmış birer insanlar olduğumuz için. İllaki olayın içinde bir hile ve entrika arıyoruz.
      Teşekkürler canım...

      Sil
  2. bende son ana kadar katilin süpriz bir isim çıkacağı inancı taşıyarak okumuştum ama sonunda aslında yine ters köşe olmuştum katil başından beri belliymiş :) maharet ters köşe yapmaksa kitap amacına ulaşmıştı ve ters köşe olmuştum :) güzel özetlemişsiniz yüreğinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, Sağlam Olim. Evet öyle Ahmet Ümit bu kitabında okurlarını ters köşe yapıyor. :)

      Sil