19 Ağustos 2016 Cuma

Çocukların dışarıda oyun oynamasına izin veren annenin imtihanı

Bende bizim jenerasyon gibi sokaklarda oyun oynayan çocuklardandım. Tıp ki diğer çocuklar gibi öğlen yemeğini doğru düzgün evde yemez. Annem her defasında 'gel de doğru düzgün yemek ye' sözlerini tınlamaz, ekmek arası bir şeyler ister. Sonrada elime aldığım dürümü ısıra ısıra dışarı çıkıp. Oynadığım oyuna kaldığım yerden devam ederdim. Akşam ezanına kadar oynama sürem olur. Ezanlar okununca koşa koşa eve giderdik.

Sokakta oyunlar oynayan çocuklar olarak bizlerin ne kadar şanslı olduğumuzu hemen hemen her pedagog yazdığını da gördükçe; çocuklarımı sık sık dışarı çıkardım. İlk başlarda küçük oldukları için kendi başlarına sokağa bırakmaz, benimle birlikte indirirdim. Özellikle Emir'i 8 yaşına kadar arkadaşları ile birlikte aşağı indirmedim. Ama bu durum Efe için daha erken oldu 5,5-6 yaşlarında abisi ile birlikte onları sokağa çıkmasına izin verdim. Gerçi bunda etrafında oyun alanları olan bir sitede oturmamızın da etkisi büyük.

Sokakta çocuklar oyun oynayınca ekrandan uzaklaşıyor, arkadaşları ile sosyalleşiyor, annesi olmadan kendi başının çaresine bakmayı öğreniyor gibi bir sürü artıları var. Ancak bunun yanında duyduğumuz çocuk tacirleri, organ mafyaları gibi bir sürü embesil insanlarda sokaklarda olduğu için ister istemez biz analar; korkarak çocukların aşağı inmesine razı oluyoruz.


Çocuklar her aşağı inme zamanlarında onlara: ''aman sitenin etrafından uzaklaşmayın, biri sizi çağırırsa yanına gitmeyin, biri size dokunursa bağırın, kimsenin verdiğini yemeyin/içmeyin, birbirinizle kavga etmeyin, Emir kardeşini gözünün önünden ayırma, Efe abinin sözünü dinle, biri size bir şey derse gelin bana söyleyin'' gibi ardı sıra sıralan tembihlerimi de ettikten sonra çocukları aşağı inmesi için bırakırım. Çocuklar aşağı inince hemen ya yemek yapmaya koyulur, yada evi temizlemeye başlarım. Ancak benim veletler her 10 dakika da bir Emir; bir 10 dakika sonrada Efe zile basıp, ya birini şikayet eder, yada evden su, oyuncak ve yiyecek gibi bir şeyler ister. İsterseniz sizlere dün yaşadığımız günü özet olarak yazayım da benim ne demek istediğimi anlayın...

Çocuklar sabah hemen sitenin önünde olan kur'an kursuna sabah 9,15 gibi kahvaltı yapıp gittiler. 12,30 da tekrar eve geldiler. Onlar eve gelince hemen sofrayı hazırlayıp, birlikte yemek yedik. Sonra kursta neler öğrendiklerini ve neler yaptıklarını bana sırası ile anlattılar. Tabi bunun yanında birbirlerini şikayet edip, ispiyonlama da var. Sonra günlük bir saat tablette oyun oynama saatlerini kullanmak istediler, izin verdim. Süreleri bittikten sonra her 'hadi kapatın,. Zamanınız doldu' ikazlarıma 'anneea bir 5 dakika dahaaa!' diye bir 10-15 dakika daha uzatıyorlar ki, ona da ayrı gıcık oluyorum. Sanırım bununla ilgili ayrı bir yazı yazsam daha iyi. Çünkü bu konuda da çok dertliyim, çoookk!...

Neyse efendim ben bizimkilere zar-zor tableti kapattırıyorum. Zaten bu sırada da bizim kapı zili çalar ve komşunun çocukları 'Emir ile Efe aşağı inebilir mi? Aşağıda top oynayacağızda' diye... Bizimkiler arkadaşlarının seslerini duyunca hemen koşup, gelip, İkisi bir ağızdan 'annea ne olur izin ver, aşağı inelim, n'olur n'oluuuuuur!' diye ısrarlarına razı olup. 'tamam gidin ama, sitenin yanından uzaklaşmayın, kimsenin yanına gitmeyin, kimsenin verdiği bir şeyi yiyip\içmeyin' diye sıralamaya başladığımda ikisi bir ağızdan tamam biliyoruz. 'biri bize dokunursa annne! diye bağıracağız, kavga etmeyeceğiz' diye benden önce tembihlerimi, benimle dalga geçerek sıralama başlarlar. Şımarık veletler ne olacak ;)

Onlar arkadaşları ile birlikte aşağı inince bende hemen akşam yemeğini yapmaya koyulmak için mutfağa geçer geçmez; hemen kapı zili yine çalar. Kapıyı açarım karşımda Emir...
'Ne oldu evladım, niye geldin? Kardeşin nerede?' sorularıma.
'anne kardeşim, arkadaşlarım ile birlikte beni bekliyor. Ben top almaya geldim.' diyerek topunu alır gider. Tabi ben yine arkasından dikkatli oynayın. kimse ile kavga etmeyin diye hemen bir iki ikaz daha yükleyip, kapıyı kapatır. Sonrada tekrar mutfağa geçip, ne yemek yapsam diye düşünmeye başlarken bizim kapı zili yine çalar. Bu sefer Efe...
'ne oldu Efe?' 'anne abim beni oynatmıyor?'
'git abini bana çağır' Efe koşarak giderken, yavaş git, düşeceksin, dikkatli ol. Diye hemen arkasından yine ufak çaplı bir ikaz uyarısı yapar sonra tekrar akşam için ben n'yapacaktım? diye düşünmeye koyulur koyulmaz. Yine kapı zili çalar. Emir ile Efe...
Emir: ne var ya annne!
Ben: kardeşini de oynat. Yoksa aşağıda top oynamanıza izin vermem.
Emir:Ama kardeşim oyunumuzu bozuyor, onu oynatmam, banane bananaeeee!
Ben: O zaman sende oynayamazsın. Efe sende oyun bozarlık yapma. Doğru düzgün oyun oyna. Yoksa bir daha aşağı inmenize izin veremem.
Efe:Tamam anne düzgün oynayacağım. Ama abim de beni oynatsın. Hemen Emir'e bakarım.
Emir: İyi tamam oynasın. Ama oyunumuzu bozarsa, hemen oyundan çıkartırım. Hemen Efe'ye bakarım
Efe: İyi tamam. Bozmayacağım..

Der ve ikisi birden aşağı iner.

Ben yine ne yemek yapacaktım?' sorusunu düşünmeye kaldığım yerden devam ederken. Köfte patates yapmaya arar verir. Kıymayı derin dondurucudan çıkarıp, patatesleri soymak için almaya gidip, alır. Sonrada müzik açıp, elime bıçağı tam almışken. Kapı yine zııır zırıır çalıyor. Hemen kapıyı açar. Bu sefer karşımda Emir, Efe ve mahallenin diğer çocukları 'susamışlar'

Her çocuğa teker teker su verip, susuzluklarını da giderdikten sonra onlar, aşağı iner. Bende hemen bıçağı elime alıp, patates soymaya koyulurum. Bu sefer aşağıdan Emir 'annneeaaa! annneeeaaa!' diye bağırıyor. Balkona çıkıp: 'Ne oldu?'
Emir: anne kardeşim yine şımarıyor. Oyunumuzu bozuyor. Kardeşimi yanına çağır.
Ben: Efe bak doğru düzgün oynamazsan; bu sefer abine izin verir, sana vermem...
Efe: Ama ben top oynamak istemiyorum, su tabancası ile oynamak istiyorum.
Ben: İyi tamam sana su tabancanı vereceğim, ama abinlerin üzerine su sıkma ağaçlara ve çiçeklere su sık tamam mı?
Efe:Tamam
Su tabancasının içine su doldurup, balkondan aşağı atarım. Aradan bir 5 dakika geçmeden yine kapı zııır zırıır. Bana ufaktan ufağa gelmeye başladılar içimden 'la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim' diyerek kapıyı açar. Karşımda Efe, elinde su tabancası, sırıtarak 'su doldur'
Sinirle suyu doldurur eline de bir litrelik pet şişesi verip, gönderirim. Bu sefer hemen patatesleri hızlı hızlı soyup, yıkamak için mutfağa götürüp, yıkar. Sonra tekrar salona geçerken yine zil zıııır zıııır çalar. Hemen kapıyı açarım. Emir ile Efe 'anne arkadaşların bakkaldan dondurma alacaklar. Bizde istiyoruz bize para ver' Madem arkadaşları alıyor. Onların yanında mahçup kalıp, onların ağzına bakmasınlar diye, dondurma parasını verir ve gönderirim.
Sonrada hızlı hızlı patatesleri doğramaya koyulurum. Patateslerin doğranmasını, bitirdikten sonra mutfağa tekrar geçip, patateslerin içine su doldururken kapı yine zıır zııır çalıyor. Kapıyı aç. Karşımda Efe. Elinde boş pet şişesi ve su tabancası ile birlikte artık bunlarla oynamayacakmış. Oyuncaklarını koymaya gelmiş. Elinden oyuncaklarını alır ve gönderirim.

Sonra çocuklara birde tatlı niyetine puding yapayım diye puding yapmaya koyulurken yine kapı zııır zııır... Kapıyı aç Emir.
Ben: Ne var..
Emir: Hemen ayakkabılarını çıkararak çişim geldi.
Tuvalete gidip, çişini yapıp sonra yine çıkar. Aradan bir 3 dakika geçmeden bu seferde Efe 'çişim geldi' diyerek eve girer. Oda tuvaletini yapıp çıkar... Gibi uzarr gider...

Güya sokakta oyun oynayan çocukların analarına 'ohh ne rahat. Bebeleri dışarı bırakıp, kafa dinliyor' diye düşünülür ya. Vallahi tamamen yanlış düşünce. Çocuğu evde ekran başında olan ana daha rahat. Çünkü çocuklar ekran karşısına geçince saatlerce ne çişleri geliyor, ne acıkıyorlar, ne susuyorlar, nede o oyunu oynamaktan sıkılıyorlar. Saatlerce, ne kadar izin verirsen ekranın karşısında çakılıp, kalıyorlar. Ama sokağa çıkan çocuk. Evde iken hiç aklına gelmeyen acıkma ve susması sık sık aklına gelir, zırt pırt eve gelip gelip gidiyorlar!

Buda demek oluyor ki. Eveet biz anaların saçları kafalarında diken diken oluyoor, hatta bir ara gözlerinden alevler fışkırıyor; ama en azından çocuklar ekran karşısında bırakmayıp, sokağa saldığımız için çocukların çocukluğunu yaşamasına izin vermiş olduğumuzu düşünerek avunuyor ve bu duruma katlanıyoruz...


4 yorum:

  1. Bizde de hep böyle sokak demek benim için baş örtünün yerini unutmamak demek :) hep hazır ol'dayım asker gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sokak ifadesi herkes için sanırım farklı şeyler ima ediyor.Ama her şeye rağmen sokakta oynamak güzel şeydi be. ;)
      Yorumun için teşekkür ederim değmesin yağlı boya...

      Sil
  2. Aynı fikirdeyim:))) sokağa çıksınlarda katlanırım artık diyorum ama ikide bir kapı çalıyor annee susadım, anne acıktım, anne topumu ver vbb....."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) sanırım bu sorun bütün anaların başında.
      Evet öyle tek ekran karşısından uzaklaşşınlar da katlanırız.

      Sil