Bu hafta sonu Ankara'nın ilçelerinden biri olan 'Beypazarı'na' gittik. Beypazarı Ankara da gezilecek yerlerden bir başka durak olan; Ankara'ya 100 km mesafede; evleri, havucu ve sodası ile meşhur şirin bir ilçe...
İlk yerleşim yeri olarak dağın etekleri ve kaya tepelerine yapılan Beypazarı evleri, yeni yerleşim yeri olarak düzlük alanlar tercih edilmiş. Ama tarihi eski evleri tek tek restore edip, oturulmaya devam etmekte. Bu tarihi eski evlerde halen 3000 evde halk oturmaktaymış. Bazen ara sokaklarında restore edilmemiş eski Beypazarı evlerinden de tek tük kalmış. Ben bu evlere doğal ev; restore edilmiş evlere ise estetik yapışmış ev olarak adlandırıyorum. Sizce de haklı değil miyim?
Beypazarı'na ilk girişte sizi yukarıdaki resimde de gördüğünüz gibi üzerinde dev Beypazarı sodası olan bir şadırvan var. Burada akan su; tatlı su olduğu için bir sürü kişi ellerinde su bidonları ile gelip, su doldurup, gidiyorlar. Bizde arabanın içinde beklemekten soğuk su olmaktan çıkıp, sıcak su olmuş suyumuzu boşaltıp, burada akan sudan -su bidonumuza- su doldurduk.
Beypazarı halkının küçük işletmeler açıp, satış yaptığı bir meydan olan İmaret meydanına gelince ise; yine Beypazarı'nın bir başka simgesi haline gelmiş olan dev havuçlar sizi karşılıyor. :)
Bu meydanda Beypazarı'na özgü olan Beypazarı kurusu fırınları, havuç'un dondurmasından tutunda, dönerine kadar her çeşidi bulunmakta ve ayrıca Beypazarı'nın bir başka meşhuru olan gümüşlerden yapılmış çeşit çeşit takılar bulunmakta. Haaa tabi Beypazar'lı teyzelerin oranın dağlarından toplamış otları ve kışlık kuru ve erişteleri gibi akla gelen tüm ev yapımı lezzetlerde satılmakta.
Benim aklıma Beypazarı denilince ilk Beypazarı kurusu geldiği için biz kuru aldık. Bu arada Beypazarı kurusunun yaşını görüp, onuda tattık. Ama benim favorim halen kurusundan yana...
Beypazarı çarşısını gezdikten sonra kendimizi Beypazarı'nın sokaklarına atıp, meşhur Beypazarı evlerini gezmeye koyulduk.
Sıra sıra halinde, eski yıllarda kim bilir kimler tarafından yapılmış olup evlerin içinde halen yine farklı farklı hikayelerin yazıldığı hayatlar devam etmekte...
Tertemiz sokaklarında gezerken tarihe yolculuk yapıyormuş hissine kapılıp, kendinizi o atmosfere kaptırmamanız mümkün değil.
Biz Beypazarı'nın tarih kokan sokaklarında bol bol gezip, fotoğraflar çekindik. O sokaklardaki her bir kareyi ince ince inceleyerek beynime kazıdım. Malum bu tarz yerleri öyle sürekli gidip, görmek mümkün olmuyor.
Birde Filiz akın diye adlandırdıkları bir sokak vardı ki gerçekten de çok güzeldi. Çünkü tarihi evlerin önünde yeşil ağaçlar, arkalarda ise küçük pencereli sevimli evler ile birlikte çok güzel bir uyum içinde idiler. Hatta biz sokaklarında gezerken bu evlerin kimisi satılık ve kimiside kiralık yazısı ile karşılaştık. Çocuklara: ''Bu evlerden tutup burada yaşayalım mı? Ne dersiniz?'' diye sorunca ikisi bir ağızdan ''hayıııırr! Biz bir daha taşınmak istemiyoruz'' dediler. Sen sanırsın her ay ev taşıyoruz. Şunun şurasında ilk defa ev taşımasına şahit oldular... :D
Beypazı'nın da bu güzel evlerin içlerini ve eşyaların sergilendiği müzelerde mevcut. Ancak şimdi bu postu daha fazla uzatmamak için onuda başka zaman paylaşmayı düşünüyorum. Takipte kalın...
Hoşça kalın...
İlk yerleşim yeri olarak dağın etekleri ve kaya tepelerine yapılan Beypazarı evleri, yeni yerleşim yeri olarak düzlük alanlar tercih edilmiş. Ama tarihi eski evleri tek tek restore edip, oturulmaya devam etmekte. Bu tarihi eski evlerde halen 3000 evde halk oturmaktaymış. Bazen ara sokaklarında restore edilmemiş eski Beypazarı evlerinden de tek tük kalmış. Ben bu evlere doğal ev; restore edilmiş evlere ise estetik yapışmış ev olarak adlandırıyorum. Sizce de haklı değil miyim?
Beypazarı'na ilk girişte sizi yukarıdaki resimde de gördüğünüz gibi üzerinde dev Beypazarı sodası olan bir şadırvan var. Burada akan su; tatlı su olduğu için bir sürü kişi ellerinde su bidonları ile gelip, su doldurup, gidiyorlar. Bizde arabanın içinde beklemekten soğuk su olmaktan çıkıp, sıcak su olmuş suyumuzu boşaltıp, burada akan sudan -su bidonumuza- su doldurduk.
Beypazarı halkının küçük işletmeler açıp, satış yaptığı bir meydan olan İmaret meydanına gelince ise; yine Beypazarı'nın bir başka simgesi haline gelmiş olan dev havuçlar sizi karşılıyor. :)
Bu meydanda Beypazarı'na özgü olan Beypazarı kurusu fırınları, havuç'un dondurmasından tutunda, dönerine kadar her çeşidi bulunmakta ve ayrıca Beypazarı'nın bir başka meşhuru olan gümüşlerden yapılmış çeşit çeşit takılar bulunmakta. Haaa tabi Beypazar'lı teyzelerin oranın dağlarından toplamış otları ve kışlık kuru ve erişteleri gibi akla gelen tüm ev yapımı lezzetlerde satılmakta.
Benim aklıma Beypazarı denilince ilk Beypazarı kurusu geldiği için biz kuru aldık. Bu arada Beypazarı kurusunun yaşını görüp, onuda tattık. Ama benim favorim halen kurusundan yana...
Beypazarı çarşısını gezdikten sonra kendimizi Beypazarı'nın sokaklarına atıp, meşhur Beypazarı evlerini gezmeye koyulduk.
Sıra sıra halinde, eski yıllarda kim bilir kimler tarafından yapılmış olup evlerin içinde halen yine farklı farklı hikayelerin yazıldığı hayatlar devam etmekte...
Tertemiz sokaklarında gezerken tarihe yolculuk yapıyormuş hissine kapılıp, kendinizi o atmosfere kaptırmamanız mümkün değil.
Biz Beypazarı'nın tarih kokan sokaklarında bol bol gezip, fotoğraflar çekindik. O sokaklardaki her bir kareyi ince ince inceleyerek beynime kazıdım. Malum bu tarz yerleri öyle sürekli gidip, görmek mümkün olmuyor.
Üzerimdeki yelek aslında bir elbise idi... Ben genellikle kıyafetleri farklı kullanmayı sevdiğim için. Bu sefer bir elbiseyi yelek olarak kullandım. Elbiseden dönme Yelek burada |
Beypazarı evleri genellikle 2 ve 3 katlı olarak yapılmış. En alt hayvanları için ahır niyetine; orta katlar ise yaşama yerleri; en üst katları ise kuşluk olarak adlandırıp, hanımlar orada kışlık kurutmalarını yapıp, kadınlar arası eğlencelerini o katta yapıyorlarmış.
Evlerin hepsi tek düzen halinde oluşunu gören kuzular ''anne burada yaşayan insanlar evlerini bulmakta zorlanmıyorlar mı? Baksana her ev birbirine benziyor'' diye sorular sordular... ;)
Birde Filiz akın diye adlandırdıkları bir sokak vardı ki gerçekten de çok güzeldi. Çünkü tarihi evlerin önünde yeşil ağaçlar, arkalarda ise küçük pencereli sevimli evler ile birlikte çok güzel bir uyum içinde idiler. Hatta biz sokaklarında gezerken bu evlerin kimisi satılık ve kimiside kiralık yazısı ile karşılaştık. Çocuklara: ''Bu evlerden tutup burada yaşayalım mı? Ne dersiniz?'' diye sorunca ikisi bir ağızdan ''hayıııırr! Biz bir daha taşınmak istemiyoruz'' dediler. Sen sanırsın her ay ev taşıyoruz. Şunun şurasında ilk defa ev taşımasına şahit oldular... :D
Beypazı'nın da bu güzel evlerin içlerini ve eşyaların sergilendiği müzelerde mevcut. Ancak şimdi bu postu daha fazla uzatmamak için onuda başka zaman paylaşmayı düşünüyorum. Takipte kalın...
Hoşça kalın...
Ne kadar güzel bir anlatım olmuş gezmiş kadar oldum sayesiniz de :) emeğinize sağlık valla ben katıldım çekilişe deeptone arkadaşım sağ olsun blogger de paylaşmış bizde geldik :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bloğuma hoşgeldin. bende şimdi senin bloğuna geliyorum. :)
SilSevgiler...
Hoş buldum Teşekkür ederim Sevgiler selamlar da biz den :)
Silçok guzel anlatmissiniz ! Bizde gezercesine keyif alarak okuduk ;) :)
YanıtlaSilHa bu arada Deep kardesimin onerisiyle buradayim ;)
hoş geldin bloğuma postumu beğenmene çok sevindim. İnşallah bugün bu postun DEVAMI GELECEK...
Silrica ederim canım beğenmene çok sevindim. Bence de gidip, bir gör. Çünkü bu küçük ilçe gidilip, görülmeye değer bir yer.
YanıtlaSilBiz de iki hafta önce gezdik Beypazarı'nı. İkinci gelişimizdi bu. Çocuklar havuç ve karadut suyu içerken biz büyükler gözleme ve minnak sarmalardan yedik. Tarhana, yaprak, maden suyu ve domates kurusu aldık. Çarşısı, evleri ve müzeleriyle keyifli bir gezi garantisi veren küçük ve güzel bir ilçe... Sevil
YanıtlaSilIyi yapmışsınız. Sevil hanım ;)Beypazarı gerçekten de gezilip görülmeye değer bir yer.
Sil