30 Aralık 2015 Çarşamba

Çocukça bir etkinlik

Merhabalar arkadaşlar, bugün sizlerle birlikte çok eski yıllara; yaklaşık 9-10 yaşlara gitmek istiyorum. O yıllarda ilk okula giderken öğretmenimiz, tüm sınıfın ismini tek tek bir kağıda yazar, katlar ve  bir kavanoza koyardı. Sonrada hepimiz tek tek o kavanozdaki isimlerimizin yazılı kağıttan birer tane çekerdik. Kavanozdan çektiğimiz kağıtta yazan kişiye hediye almamız gerekiyordu. O kağıtta yazan isimler bazen en sinir olduğumuz kişilerin ismi; ya da o senelerde iyi anlaşamadığımız kişilerin ismi de çıkardı. Ama kurala göre çıkan kağıdı kimseye göstermeyeceğiz vede hiçbir şekilde değişiklik yapmadan o yazan kişiye hediye alacaktık.

O kuradan sonra kağıtta yazan arkadaşımıza ne alacağımızı kara kara düşünürken; bir yandan da 'acaba benim ismim kime çıktı. O çıkan kişi bana ne hediye alacak' diyede heyecanlanırdık. Ta bi o yıllarda öyle masum vede temizdik ki şimdilerde düşündüğümüz gibi... Yok efendim biz Hristiyanmıyızda, arkadaşımıza hediye alacağız\ Yok efendim onlar neden bizim bayramımızı kutlamıyorda biz neden onların bayramını kutlayacağız gibi... Şeyler düşünmez; hatta bilmezdik bile...

Sonra bizler büyüdük... Bedenlerimiz büyüdüğü gibi aklımızda büyüdü(?) ve kirlendi. Peygamber Efendimiz tarafından sünnet olan hediyeleşmeye dahi kötü gözle bakmaya baktık. Birbirlerine hediye veren kişilere öyle bir çekmiren yazılar yazdık ki; sanal alemde dahi olsa ağızlarımızdan çıkan salyallar ortalarda gözükür oldu. Öyle birbirlerimize haraketler ve beddualar yaptık ki bazen okuyan kişiler dahi o beddua ve hakaretlerden korktu. Oysaki bizim dinimiz anlayış ve sevgiyi simgeleyen dinlerin en güzel dini değil miydi...

Bu yazımdan sakın beni yılbaşı kutluyor diye yargılamayın. Zira ben yılbaşı için çam ağacıdır, Noel babadır, gibi unsurlar ile evimi ne süsler nede kutlarım. Ama bu şekilde düşünüp, kutlayan kişilere de hakaret etmem... Çünkü bilirim ki herkesin aklı kendine. Kimse bana fikrimi sormadığı sürece bende fikrimi; hele ki hakaret eder şekilde söylemem...

Dün akşam Emir'in öğretmeni bizim ilk okul senelerinde yaptığımız yöntem ile (kura ile) hediyeleşme etkinliği düzenlemiş. Emir eve gelince: ''Anne Nursima arkadaşıma bir hediye almam lazım'' dedi.

Ben: Tamam oğlum alırız. Ne almayı düşünüyorsun? diye sorarken...

Eşim hemen ''Biz Hristiyan mıyız da hediyeleşme yapıyoruz. Git öğretmenine biz yılbaşı kutlamıyoruz de'' dedi...

Çocuk babasının bu sözünden sonra hemen üzüldü ve ''ama baba ben o arkadaşıma hediye almasam; ama başka biri bana hediye alırsa o zaman ne olacak. Bana verilen hediyeyi almamak ve benim hediye vermediğim arkadaşa ayıp olmaz mı? dedi...

Şöyle bir düşünüce çocuğa ben hemen hak verdim. Ve eşime bir kaş göz işareti yapıp. ''Tamam oğlum alırız. Sen üzülme. Hem zaten hediyeleşmek sünnet. Sen yılbaşı için hediye almıyorsun ki; sınıfta bir etkinliğe katıldığın için hediye alıyorsun'' dedim...

Bilmiyorum yanlış mı? Yoksa doğru mu düşünüyorum. Ama bana göre bu gibi durumlarda çocuklarımıza işin doğrusunu düzgün şekilde anlatıp, daha sonrada onları serbest bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Yoksa diğer türlü oğlum sınıfta -bu şekilde arkadaşına hediye vermese ve ona verilen hediyeyi almasa- rezil olduğunu düşünecek. Ve içten içe belkide bize kızacaktı...


Bugün oğlumla birlikte arkadaşına küçük ve tatlı bir hediye alıp, paketledik. Oğlumun yüzünde güller açar şekilde hediye paketini eline alıp, çantasına koydu... Sonrada boynuma sarılıp, yanağıma kocaman bir öpücük kondurduktan sonrada bana ''anne çok teşekkür ederim'' dedi...

Bence bir annenin duymak istediği en güzel sözcük. Oğlunun gözleri ışıl ışılken ona teşekkür etmesi... Yoksa yanılıyor muyum?


Hoşça kalın.

2 yorum: